Son günlerde Türkiye’de çocuk istismarı ile ilgili olaylar patlak verdi. 21 Ağustos tarihinde Diyarbakır'ın köylerinden birinde kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran'ın cansız bedeni, 19 gün sonra bir dere yatağında çuval içinde bulundu. Küçük kızın ölümü, ailesi ve köy halkı arasında derin üzüntü ve şüphelerle karşılandı. Olayla ilgili başlatılan soruşturmada, aile dahil 20'den fazla şüpheli gözaltına alındı. Olayın ortaya çıkmasının ardından, küçük Narin'in ölümüyle ilgili detaylar gün yüzüne çıkarken ülkenin kanı dondu. Narin, hunharca öldürülüp bir torbaya kondu ve gömüldü. Aile fertlerinin Narin'i öldürülmesini gizlemesi duyulan tepkiyi öfkeye dönüştürdü. 

Bize Ne Oldu Böyle  (2)

Bu olay, Türkiye genelinde çocuk istismarı ve şiddet konularında endişeleri artırıyor. Uzmanlar, bu tür olayların toplumda güven sorunlarına yol açtığını belirtiyor. Ebeveynler, çocuklarını okula gönderirken bile tedirginlik yaşıyor. Toplumdaki bu güven krizi, ailelerin çocuklarını güvenli bir şekilde yetiştirme konusunda daha fazla önlem almasına ihtiyaç duyulduğunu gözler önüne seriyor. Yetkililer, bu tür trajik olayların önüne geçmek ve çocukları korumak için kapsamlı çalışmalar yapma gerekliliğini vurguluyor. Türkiye’de bu tür olayların son günlerde artması da endişe yaratıyor. Uzmanlar, bu tür olayların toplumda oluşan güven sorununu ortaya çıktığını belirtiyor. Özellikle ebeveynler, çocuklarını okula gönderirken bile tedirgin oluyor. Konu ile ilgili Manisa Meydan Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Psikolog Sema Kavak, şiddetin hiçbir zaman çözüm olmadığını ve çocukların bu durumdan etkilendiğini kaydetti. 

Bize Ne Oldu Böyle  (8)

                                                                                                                           Psikolog Sema Kavak

“Kadına ve çocuğa biçilmiş roller bunları doğuruyor”

Kaybolan, istismara uğrayan çocuk sayısında artış olduğunu ifade eden Psikolog Sema Kavak,

“Narin ve Narin gibi sayısız nice kız çocuklarımız, ellerimizin arasından kayıp gidiyor maalesef. İstatistiklere baktığımızda kaybolan, öldürülen, istismara uğrayan çocukların sayısı azımsanmayacak kadar çok ve işin kötüsü suçlular aramızda. Onların ise en yakınında ve daha da kötüsü bunları bilen, duyan, gören de susuyor.  Suça eşlik etmek, haksızlığa dur diyememek ve gücün adaletin oluşmadığını görmek en acısı. Bu ülkede kadının adı yoktu, şimdi ise çocukların adı yok. Bugün çocuğun adı belki Narin ama bunları konuşurken  bir başka çocuğun adı yok oluyor ve böyle devam etme oranı çok yüksek. Çünkü kadına, kız çocuğuna biçilmiş rollerin sonucu bunları doğurdu. İnsanların sorunları çözme becerisi bu kadar. Alkolün, maddenin, öfkenin ve kendine dur diyemeyen yetişkinlerin kum torbası haline gelen kadınlar ve çocuklar oluyor” diye konuştu. 

Karadeniz'de 4.8 büyüklüğünde deprem Karadeniz'de 4.8 büyüklüğünde deprem

Bize Ne Oldu Böyle  (5)

“Sonuç, yok olup giden hayatlar oluyor”

Cinayet işlemenin mantıklı bir gerekçesi olmadığını ileri süren Sema Kavak, “Hayatta ki mücadelesini yenemeyen, gücü yettiğinde mücadele başlatıp kazanma yoluna gidiyor ve sonuç yok olup yitip giden hayatlar. Hem de hayatının daha baharını bile yaşamadan.  Bir çocuğun varlığı nasıl bir tehdit unsuru olabilir. Okumalı, yazmalı oyun oynamalı çocuk. Yetişkinlerin baş edemedikleriyle onlar canlarını vererek mi baş edecekler? Bir şiddetin, istismarın ve bir cana kıymanın mantıklı bir açıklaması olmamalı ancak şimdilerde hepimiz maddi sıkıntılar, psikolojik problemler deyip işin içinden sıyrılmayı tercih ediyoruz. Ama kaybolan insanlığımız için bir arayış ya da açıklama maalesef yok” şeklinde konuştu. 

“Narin’in tabutunda önlük yok, gelinlik var”

Çocuk cinayetlerinde birçok söylentinin olduğunu ve ilerleyen günlerde netleşeceğini belirten Psikolog Kavak, “Narin’in ailesi güçlü bir aile ve güç kimde ise söz hakkı, eylem hakkı onda oluyor. Güçten uzaklaşmak, sürüden ayrılmak gibi geliyor insanlara ve onların vicdanlarına. Birçok söylenti var ama en çok üstünde durulan Narin’in görmemesi gereken bir şeyi görmesi ve onun sonucunda öldürülmesi. Görmemesi gereken şeyi yapanlar yine görülmemesi duyulmaması ve bilinmemesi gereken şeyler yapmaya devam edebiliyor ve bu destek de buluyor. Bunun en önemli nedeni de suçu işleyenlerin erkek olması ve güç sahibi olması. Bunların hepsi bir kız çocuğunun canından nasıl daha değerli oluyor? Erkek egemen toplumlarda kız çocuğuna kadına biçilen dışında bir şey değil. Öyle ki oyun çocuğu, okul çocuğu olan Narin’in tabutunda önlük yok, kitap defter yok, top yok ne var? Gelinlik. Sözün bittiği, boğazın düğümlendiği yer işte orası. Cenazede bile çocuğa biçilen değer bundan ibaret. Önce herkes susmamayı öğrenecek, susmayacak ki bir gün geldiğinde onun için de kimse susmasın ve önce anneler kendilerine sonra da çocuklarına sahip çıkacaklar. Kadının kendini yok ettiği bir toplumda çocuk kendisini nasıl korumayı öğrenecek” ifadelerini kullandı. 

Bize Ne Oldu Böyle  (6)

‘Çocuklara güvenli alan oluşturulmalı’

Çocuklara güvenli alanların sağlanması gerektiğini dile getiren Sema Kavak, son olarak şunları söyledi: “Çocuklar okuyacak, okutulacak. Geleceği başkalarının kanatlarında değil kendi kanatlarında olduğunda öğrenmeli. Kendisi dışında bir başkasına güvenmemek ve güvenin zaman içinde yaşanmışlıklarla oturacak bir deneyim olduğunu öğretmek zorundayız. Ancak bu kadar güvensiz bir ortamda çocuklarımızda ve bizde yoğun bir kaygı yaşanması muhtemel bir sonuç. Çocuğumuzun yaşıyla doğru orantılı güvenli alan, güvenli kişi çemberi oluşturmalıyız ancak gördük ki en büyük zararlar o güvenlik alanı içinde bulunanlardan geliyor. O yüzden annelerin çocuklarına belli bir yaşa kadar daha fazla vakit ayırmaları önemli. Teknolojik uygulamalar da bir yere kadar faydalı olsa da bir yerden sonra da onlar da etkisiz kalıyor. Dikkatli ve ilgili olmayı, iletişimde kalarak desteklemek en önemli yoldur. Adaletin gücü yetişkinlerde etkisiz kaldı. Dini değerler, yaşamdan sonraki hayat da durdurmadı yetişkinleri. Geriye kalan vicdan ve ahlak elbirliğiyle yok edildi. Bundan sonrası için öncelikle yasaların herkese eşit uzaklıkta olması ve bir yerlere gizleyip sakladığımız vicdanımızın, ahlakımızın bizim için önemli insanlar tarafından tekrar gün yüzüne çıkartılıp sahiplenilmesi en büyük dileğim.”
 

Muhabir: ALİ GÖZEN