Son yıllarda danışmanlık merkezlerinde en sık karşılaştığımız konulardan biri şu: “Çocuğum her şey için endişeleniyor, ne yapacağımı bilmiyorum.”
Evet, çocuklar da kaygılanır. Ve tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi, bu kaygı zamanla bir bozukluğa dönüşebilir. Özellikle eğitim hayatının baskısı, sosyal çevreyle başa çıkma güçlüğü, mükemmeliyetçilik ve ebeveyn tutumları, çocuklarda ve ergenlerde kaygı bozukluklarının temelini oluşturur.
Kaygı, aslında çocuklar için de normaldir. İlk kez okula başlamak, bir sınava girmek ya da arkadaş edinmeye çalışmak gibi durumlarda çocukların heyecan ve endişe hissetmesi doğaldır. Ancak bu duygular sürekli hale geliyor, çocuğun günlük işlevselliğini bozuyor ve onu içine kapanmaya ya da davranış problemlerine itiyorsa, artık bir uzmandan destek alınması gereken bir durum söz konusudur.
Öncelikle çocuğunuzun kaygısını küçümsememek çok önemlidir. “Bunda kaygılanacak ne var?”, “Abartıyorsun.” gibi cümleler, çocuğun hem kendisini yanlış hissetmesine hem de sizinle duygularını paylaşmaktan çekinmesine yol açabilir.
Bunun yerine, şunu deneyin: “Bu durum seni korkutuyor gibi görünüyor. İstersen birlikte konuşalım.” Bu cümle hem anlaşıldığını hissettirir hem de çözüm odaklı bir iletişim kurmanın yolunu açar.
Ayrıca, çocuğunuzun kaygısını tetikleyebilecek bazı ev içi faktörleri de gözden geçirmenizi öneririm. Aile içindeki yüksek beklentiler, aşırı eleştirici tutumlar ya da çocuğa sık sık "dikkat et", "şunu yapma" gibi uyarılarda bulunmak, onun dünya algısını güvensiz bir şekilde şekillendirebilir. Bu da uzun vadede sürekli tetikte ve endişeli bir birey olmasına neden olabilir.
Eğer çocuğunuz sık sık karın ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı gibi bedensel şikayetlerde bulunuyorsa, uyku sorunları yaşıyorsa, okuldan kaçınma eğilimi gösteriyorsa ya da sık sık “ya bir şey olursa” gibi endişe cümleleri kuruyorsa, bir çocuk psikoloğu ile görüşmeniz faydalı olabilir.
Unutmayın: Kaygılı bir çocuk, çoğu zaman kendisini güvende hissetmeyen bir çocuktur. Ebeveyn olarak vereceğiniz en kıymetli şey, eleştirmeden, korkutmadan, anlayarak ve güven vererek yanında olduğunuzu hissettirmektir.
Çocuğunuzun duygusal sağlığı, onun akademik başarısından ya da dış görünüşünden daha değerlidir. Onu dinleyin, anlayın ve gerektiğinde profesyonel destek almaktan çekinmeyin.