Manisa’nın Yunusemre ilçesine bağlı 20 haneli Beydere Mahallesi’nden çıkarak Fransa’nın en önemli üniversitelerinden birinde doktorasını tamamlayan Sultan Çetinkaya,  yaşam hikâyesiyle kadınlara örnek oldu.  Babası izin vermediği için eğitim hayatına geç atılan Çetinkaya, gizli saklı köşelerde derslerine çalışarak ortaokulu açık öğretim üzerinden bitirdi.  Liseyi de büyük zorluklarla açık öğretim lisesi üzerinden tamamlayan Çetinkaya, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. Çetinkaya, üniversite 3. sınıfta iken eğitim için Erasmus bursu kazanarak Paris’e gitti. Daha sonra ülkesine dönerek lisans ve yüksek lisansını bitirdi. Çetinkaya, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde de okutman olarak görev yaptı. Çetinkaya, daha sonrasında, Sorbonne Üniversitesinin Grand Ekolü olan EPHE' de doktora yaparak başarılarına bir yenisini daha ekleyerek amacına ulaştı.
“17 YAŞINA KADAR BABAMA YALVARDIM”
Gazetemize yaşam hikâyesiyle ilgili açıklamalarda bulunan Sultan Çetinkaya,  “Manisa'nın 20 haneli Beydere Köyünde doğup büyüdüm. Okulu, marketi, ulaşımı olmayan bir köy imkânsızlıklar köyü denilebilir buraya. İlkokulu komşu köye dağ tepe aşarak gidip geldim. İlkokul bitince babam kesinlikle beni okutmayacağını açıklayınca 17 yaşına kadar babama yalvardım bana izin vermesi için. Ama nafile. Bu köye sığmayacak büyük hayallerim vardı. Ne olacaksam dünya çapında olmak istiyordum. Yeni diller, yeni ülkeler ve yeni insanlar bana büyük heyecan veriyordu. Ben ne kadar hayallerime ulaşmak için kararlıysam babam da bir o kadar engellemek için kararlıydı. Bunun bir nedeni de kız çocuğu olmamdı. Bize biçilmiş roller vardı, ona uymak gerekirdi sorgulamadan. Fakat ben o rolün dışına çıkıp kendi rolümü kendim yazmak istiyordum. 17 yaşında açık öğretim okulundan haberdar oldum. Sevincimden elim ayağım titriyordu. Bu tam bana göreydi. Babam buna da izin vermedi. Ben de gizli olarak büyük zorluklarla kayıt oldum. Kitap okumayı ve öğrenmeyi çok severdim, sevmek değildi okumak ve yeni şeyler keşfetmek büyük bir sevdaydı benim için” dedi.
OKUMAK İÇİN YUMURTA VE FESLEĞEN SATTI
Okumanın ve öğrenmenin zekâsını geliştirdiğine inandığını belireten Çetinkaya, “Bunun için bol bol kitap alırdım.  Kitap alacak param olmazdı. Yumurta satar, fesleğen satar kitap parası biriktirirdim. İlk kitabım ikinci eldi. Bu kitapları tarlada çalışırken öğle saatlerinde veya gece evde gece lambasında okurdum” diye konuştu.
“BÜLENT ARINÇ SAYESİNDE DERSANEYE GİTTİM”
Herkesin dinlendiği saatte yorgunluktan ölse bile mutlaka kitap okuduğunu vurgulayan Çetinkaya, “Kendime hep telkin ederdim bu okumalar beni kurtaracak diye. Ve öyle de oldu. Ortaokulu 20 yaşında bitirdim. Açık liseye başlayacaktım. Dersler zordu ve bir öğretmene ihtiyacım vardı.  Bir üniversite kazanabilmek için dershaneye gitmem gerekiyordu. Bunlar için maddi manevi desteğe ihtiyacım vardı. Gözümü Ankara'ya devlet büyüklerine çevirdim. Onlara ulaşırsam belki bana yardımcı olurlardı. Önce Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'e mektup yazdım. Göndermekten vazgeçtim. Sonra Bülent Arınç Bey’e ulaşmayı aklıma koydum. O da Manisalıydı ve iyi birine benziyordu. Bir köylü kızı için zor da olsa ulaşmayı başarmıştım. Ona okumak istediğimi, hiç destekçim olmadığını ve dersaneye gitmeye ihtiyacım olduğunu söyledim. Onun sayesinde bir yıl dersaneye gittim. Bir yıl dershane bana yetmedi. Daha sonraki yıllarda yazın fabrikada çalıştım, kışın da dersaneye gittim. Üniversite sınavlarına girip İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandım. Üçüncü sınıftayken bir yıl Erasmus bursu kazanıp Paris'te okuma şansını elde ettim. Tekrar ülkeme dönüp lisans ve yüksek lisansımı bitirdim. Allah'tan üniversitede birçok burs kazandım. Bülent Arınç Bey de bana bir şeye ihtiyacım olup olmadığını hep sordu. Bu arada Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde okutman olarak çalışmaya başladım ve Sorbonne'dan doktora için kabul aldım. İşimden istifa edip tekrar hayallerimin peşinden gitmeyi ve kendimi gerçekleştirmeyi tercih ettim. Bu uzun ve çok zorlu bir yoldu. Doktora sürecinde yarı zamanlı çalıştım Fransa'da. Hem Fransızca hem zor bir okul hem de ekonomik zorluklarla dolu bir 6 yıl geçirdim. Yine şansım yaver gitti son iki yılda Fransa dışişleri bakanlığından iyi bir burs kazandım. 2021 yılı Şubat ayında tez savunmamı yaptım. 6 hocanın alkışları arasında doktor ünvanını aldım. Benim bu azim dolu yolculuğumu hepsi yürekten tebrik ediyor ve bir destan yazdığımı söylüyordu. İnsanın hayallerine ulaşması ne güzel bir duygu idi. Artık dünyada geçerli bir doktora diplomam vardı. Bütün imkânsızlıklar ve çaresizlikler geride kalmıştı. Artık istediğim hayatı istediğim yerde yaşayabilecektim. Bu arada babam beni tebrik etti. Dedi ki 'Doğru bildiğin yolda ben bile karşına çıksam beni dinleme'. Artık o da benimle gurur duyuyordu. Çünkü gittiği her yerde kızından övgü ile bahsediyorlardı. Herkese tavsiyem azim ve gayret iki mukaddes kelimedir. Ve her zaman her yerde geçerlidir. Kaç yaşında olursanız olun hayallerinizin peşinden gidip mutlu olacağınız yeri ve mesleği seçin. Kolaya kaçmayın. Alın teriniz karşılıksız kalmayacak.” İfadelerini kullandı LEYLA DOĞAN
 
Editör: TE Bilisim