Osmanlı Devleti'nin önemli şehirlerinden biri olan Manisa, tarihin derinliklerinde parlayan kültürel ve tarihi zenginliklerin merkezi olarak biliniyordu. Osmanlı şehzadelerinin yetiştiği bu şehir, medeniyetlerin buluşma noktası ve kültürel bir hazinenin temsilcisİ olarak öne çıkıyordu. Ancak, 26 Mayıs 1919’da Yunan ordusunun işgaliyle bu huzurlu tablo bir anda yerini karanlığa bıraktı. Şehir, savaşın ve istilanın acımasız etkileriyle karşı karşıya kaldı. İşgalin ardından, 1922 yılında Yunan ordusunun Batı Anadolu'dan geri çekilmesi sırasında uyguladığı ‘yakıp yıkma’ taktiği, Manisa'nın büyük bir felakete sürüklenmesine neden oldu.

Manisa’nın Tarihi Çehresi Büyük Felaketle Silindi Tarihin Kara Lekesi! (15)

Şehzadeler ilçesiyle Çeşme kardeş oldu Şehzadeler ilçesiyle Çeşme kardeş oldu

5 Eylül 1922 gecesi başlayan ve 8 Eylül’e kadar devam eden ‘Büyük Manisa Yangını’, şehirde adeta bir kıyamet tablosu oluşturdu. Sultan Mehmet döneminde yapılan Saray-ı Amire (Manisa Sarayı) gibi tarihi yapılar, bu yangının kurbanı oldu.

Manisa’nın Tarihi Çehresi Büyük Felaketle Silindi Tarihin Kara Lekesi! (12)

Cumhuriyet Meydanı’nda yer alan bu önemli yapı, alevlerin pençesinde kül oldu. Saray’ın zarif mimarisi, yangının ateşiyle yok oldu ve ardında sadece hatıralar bıraktı. Cumhuriyet Meydanı, günümüzde bazı önemli programlar ve kutlamalar için kullanılıyor. Cumhuriyet Meydanı’nın büyüklüğü Saray-ı Amire’nin ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyor. Şehir, neredeyse tamamen harabe haline geldi. Yeşil alanlar yok oldu; ağaçlar, bahçeler ve parklardan geriye sadece siyah dumanların kapladığı bir boşluk kaldı. Manisa’nın sokakları, mahalleleri ve tarihi yapıları, acımasız bir şekilde tahrip edildi. Manisa’da zarar görmeyen cami ve tarihi yapının neredeyse kalmadığını uzmanlar tarafından belirtiliyor.

Manisa’nın Tarihi Çehresi Büyük Felaketle Silindi Tarihin Kara Lekesi! (10)

 Tarihçilerden karanlık tanımlamalar: 18 bin binadan 500’ü ayakta kalmış!

Bu trajik olayın büyüklüğünü, tarihçiler de ayrıntılarıyla aktarıyor. Orta Doğu tarihçisi Sydney Nettleton Fisher, Yunan ordusunun geri çekilirken uyguladığı tahribat politikası hakkında, “Geri çekilen Yunan ordusu bir yakıp yıkma politikası benimsedi ve önüne gelen bütün savunmasız Türklere karşı vahşilikler uyguladı” diye açıklamalarda bulunmuştu.  Fisher’ın bu tanımlamaları, yıkımın ne denli sistematik ve kapsamlı olduğunu gözler önüne seriyor. İskoçyalı tarihçi Kinross ise, Manisa’nın durumunu şu sözlerle tasvir etmiştir: “Zaten Yunan ordusunun önünde bulunan çoğu mahalle harap içindeydi. Tarihi kutsal şehir Manisa'da 18 bin binadan sadece 500'ü ayakta kalabilmiştir.” Bu açıklama, yangının şehirde yarattığı kalıcı ve yıkıcı etkilerin boyutlarını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Manisa’nın Tarihi Çehresi Büyük Felaketle Silindi Tarihin Kara Lekesi! (7)

Tarihin sessiz tanıkları: Manisa'nın tahrip edilen tarihi!

Manisa’da tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin izlerini taşıyan yapılar bulunuyor. Ancak, bu tarihî zenginliklerin büyük bir kısmı yangınla birlikte birer birer yok oldu. Özellikle, Fatih Sultan Mehmet döneminden kalan camiler ve kervansaraylar, ateşin acımasız etkisiyle harabeye döndü. Şehrin ruhunu yansıtan bu yapılar, tarih sahnesinden silindi ve ardında sadece yok olmuş taşların gölgesi kaldı. Manisa’da yaşanan bu felaket, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir kültür mirası ve tarihî değerlerin yok edilmesi anlamına geliyor. Tarih kitaplarına yansıyan bu karanlık sayfalar, şehirlerin ve toplumların hafızasında derin izler bıraktı. Yangının ardından, şehir onarıma başlamış ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla Manisa'nın yeniden inşa edilmesi için gerekli adımlar atıldı. Ancak, bu acı olayın izleri, tarih boyunca unutulmaz bir hatıra olarak kaldı.  Manisa’nın tarihî geçmişi, bu büyük felaketle yara aldı, ama aynı zamanda şehir, tarihin derinliklerinden gelen acılarına rağmen yeniden doğmayı başardı. Bu olay, sadece bir şehrin değil, kültürel mirasın ve insanlığın ortak tarihinin de acı bir parçası olarak tarihe kara bir leke olarak kaydedildi.

Manisa’nın Tarihi Çehresi Büyük Felaketle Silindi Tarihin Kara Lekesi! (14)

Manisa Sarayı ayakta kalsaydı turizm potansiyeli iki katına çıkacaktı!

Osmanlı İmparatorluğu’nun zarif ve prestijli yapılarından biri olan Manisa Sarayı, Yunan ordusunun 1922’deki büyük tahribatı sonucu yok oldu. Cumhuriyet Meydanı'nda, Hatuniye Cami ve Fatih Parkı arasında yer alan bu tarihi yapı, Manisa'nın kültürel ve turistik cazibesinin önemli bir parçasıydı. Ancak, savaş sırasında çıkan yangınla birlikte saray, küle döndü ve günümüze kadar varlığını sürdüremedi. Manisa Sarayı, Osmanlı döneminin ihtişamını ve zarafetini yansıtan bir yapıyı temsil ediyordu. Sultan Mehmet’in babası Sultan 2’inci Murat döneminde inşa edilen bu muazzam yapı, şehrin tarihi dokusunun ayrılmaz bir parçasıydı. Saray, hem mimarisi hem de tarihî değeriyle Manisa’nın turizm potansiyelini artıracak önemli bir cazibe merkeziydi. Ancak, Yunan ordusunun 1922’de başlattığı yangın, bu kültürel hazinenin yok olmasına neden oldu. Yunan ordusunun uyguladığı yakıp yıkma taktiği sonucunda, Manisa Sarayı ve çevresindeki birçok tarihi yapı harabeye döndü. Sarayın yıkılması, sadece bir yapının değil, aynı zamanda Manisa’nın kültürel ve tarihi mirasının kaybını simgeliyor.  Uzmanlar, Manisa Sarayı’nın günümüze kadar ayakta kalmış olmasının, şehrin turizm sektöründe önemli bir dönüm noktası olabileceğini belirtiyor. Tarihçi ve turizm uzmanları, "Eğer Manisa Sarayı günümüze kadar ulaşabilseydi Manisa’nın turizm çekiciliği büyük ölçüde artardı. Sarayın zarif yapısı, şehre gelen turistlerin ilgisini çekecek ve Manisa’yı turizm açısından öne çıkaracaktı”  şeklinde yorumlarda bulunuyorlar.

Manisa’nın sahip olduğu bu tarihi yapı, sadece yerli değil, aynı zamanda uluslararası turistler için de büyük bir cazibe merkezi olabilirdi. Saray, hem Osmanlı döneminin görkemini yaşatacak hem de şehre gelen ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunacaktı. Uzmanlar, tarihi ve kültürel mirasın korunmasının önemine dikkat çekerek, benzer felaketlerin gelecekte yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini vurguluyor. Manisa, geçmişin izlerini taşıyan diğer yapılarıyla turizmdeki potansiyelini artırmaya devam ediyor, ancak Manisa Sarayı’nın yokluğu, şehirdeki kültürel zenginliklerin tam olarak keşfedilmesini engelliyor. Manisa’nın geçmişi, kaybolan bu tarihi yapılarla birlikte daha da anlam kazanıyor. Sarayın yokluğu, şehrin turizm potansiyelinin nereye ulaşabileceğini gösteren önemli bir ders olarak hafızalarda kalıyor.

Muhabir: ALİ GÖZEN