Sokakta yürürken yerde bir çöp gördüğümüzde ne yapıyoruz? Görmezden mi geliyoruz? İçimizden mi söyleniyoruz? Yoksa eğilip alıyor muyuz? İşte bu soruya verdiğimiz yanıt, aslında yaşadığımız toplumun aynasıdır.
Sıklıkla “Bu memleket neden böyle oldu?” diye sorarız. Sosyal medyada şikâyet eder, kahvehane sohbetlerinde memleketi kurtarırız. Ancak en temel yurttaşlık görevi olan ortak yaşam alanlarını temiz tutmak konusunda gösterdiğimiz tutum, tüm bu yakınmaların içini boşaltır.
Çöp kutusuna atılmayan bir plastik şişe, kaldırımı işgal eden bir motosiklet, gece üçte apartmanda çınlayan bir müzik sesi… Bunlar küçük gibi görünen ama toplumsal huzurun en çok zarar gördüğü yerlerdir. Çünkü saygı da, sorumluluk da, medeniyet de büyük sloganlarla değil, küçük davranışlarla başlar.
Kimse bizden kahraman olmamızı istemiyor. Ama hepimizden medeni olmamız bekleniyor. Ve medeni olmak, çöpünü yere atmamak kadar basit bir yerden başlıyor.
Şehirlerin kaderini belediye başkanları, milletvekilleri ya da valiler belirlemez sadece. Şehirlerin kaderini, sabah market poşetini apartmanın girişine bırakan komşu da belirler; kırmızı ışıkta geçmeyen şoför de…
Sonuçta hepimiz aynı şehirde yaşıyoruz. Aynı havayı soluyor, aynı kaldırımlarda yürüyor, aynı sokakta büyüyoruz. Ve unutmamak gerekiyor: Sorumluluk, çöp kutusundan başlar. Geri kalanı zaten kendiliğinden gelir.