Sabah saatleriydi. Manisa’nın yolları, alışık olduğumuz bir karmaşayla uyanmıştı güne. Herkes bir yere yetişme telaşında. Kimisi çocuğunu okula bırakacak, kimisi işe geç kalmış, kimisi randevusuna koşturuyor. Kornalar sabırsız, gözler yorgun. Trafik akmıyor. Hatta öyle bir noktaya geliyor ki, artık hareket etmek mümkün değil.
Ama işte tam da o anda, o sıkışıklığın ortasında, insanlık kendini gösterdi. Uzaklardan gelen siren sesi. Muhtemelen bir ambulansa ya da belki bir itfaiye aracı diye düşünüyor insan. İren sesi yaklaştıkça bir hastaya yetişmeye çalışan ambulans beliriyor trafiğin ortasında.
Ve olan oluyor: Arabalar sağa sola yanaşıyor. İnsanlar, o kımıldamayan trafikte bir yol açıyor. Yolun ortası boşalıyor. Kimse “benim işim de acil” demiyor, kimse “ben de bekliyorum burada saatlerdir” diye çıkışmıyor. Sessiz bir uzlaşı yaşanıyor. Ortak bir bilinç devreye giriyor: “Yol ver.”
Biliyor musunuz, bu basit hareket bazen bir hayat kurtarır. Ve aynı zamanda, şehirleşmenin ortasında kaybettiğimizi sandığımız bir şeyi de hatırlatır: Vicdanı.
Her gün birbirimize kornayla bağırdığımız, omuz omuza bile selam vermediğimiz o yollarda, bazen e belki de hiç tanımadığımız bir insanın hayatı için birlik oluyoruz. Belki birkaç saniye için, belki de sadece bir refleksle… Ama o birkaç saniyelik refleks, bizi insan yapan şeydir.