Ömür, insan için en önemli nimetlerden birisidir. İnsan kendisine bahşedilen bu ömür nimetinden hesap gününde sorguya çekilecektir. Hz. Peygamber zaman hususunda insanların çoğunun onun kıymetini bilemeyip aldandığını belirtmektedir. Dünyada bulunduğumuz her anın hesabını vereceğimiz bu nimeti iyi, güzel ve faydalı amellerle süslememiz gerekmektedir. Hayat yolculuğumuzun ne zaman biteceğini bilemiyoruz. Öyleyse yapmamız gereken şey, kendimizi her an bu sona hazırlamak ve bu son derece önemli nimetin kıymetini bilmektir.
Dünya, her insanın, asıl ve sonsuz ahiret yurduna ulaşmadan önce imtihan olduğu geçici bir mekândır. Öyleyse insan iyi günde kötü günde darlıkta ve bollukta temel vazifesi kendisini imtihana gönderen Rabbine kulluk yapmalıdır.
İmtihan dünyasında insanın en önemli vazifesi ebedi yurduna güzel ameller işleyerek hazırlanmasıdır. Bu durumu Kur’an şöyle dile getirir. “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” Bu âyetteki; “Hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için” ifâdesi, insanı bu imtihan sırasında sürekli uyanık, günah işlemekten çekinen biri yapmak içindir. Bu düşünce onun gafil olmasına, oyun ve eğlenceye dalmadan kulluğa devam etmesine işaret etmektedir.
Bu dünyada sahip olduğumuz beden, mal, vakit, sağlık ve diğer tüm nimetlerin birer emanet olduğunu unutmadan yarınlara hazırlık yapmalıyız. Ansızın bu nimetlerin elinden çıkabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Zamanımızı boş işlerle harcamamalı sağlığımızı bozacak zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıyız. Ahirete hazırlığımızı “yarın” demeden “iki günü eşit olan zarardadır” düsturuyla hareket ederek yerine getirmeliyiz. Rızkımızı Allah’ın emirleri doğrultusunda, helalinden kazanmaya dikkat etmeliyiz.
Hz. Peygamberin çağlara ışık tutan şu hadisi bu konuda son derece önemlidir: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin. Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin”
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel vasıf; ona verilen akıldır. Dinen sorumlu tutulabilmek için ilk şart da insanın aklının olmasıdır. İslam, akıllı insanları muhatap alır.  İnsan ancak akıl nimeti sayesinde ilahi rehber olan peygamber ve kitapları anlayabilir.  İşte bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de 70’ten fazla ayette “düşünmez misiniz? akıl etmez misiniz?” gibi kelimeler tekrar edilmektedir.
İslam, insanı ve aklını korumak için birtakım haramlar ortaya koymuştur. Bu bağlamda insanın bedenini ve aklını zarar sokan maddeler kesin bir dille haram kılınmıştır. Bu konudaki en açık ve genel ayetlerden birisi olan Maide 5/90. ayeti, içki, kumar ve uyuşturucu maddeler gibi bağımlılık yapan madde ve alışkanlıkları yasaklamaktadır: “Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz.”
Sonuç olarak, sorumluluk bilinciyle yaratılan insanın, başta Allah olmak üzere, kendisine, ailesine, komşularına ve topluma karşı sorumlulukları vardır.Her Müslümanın iyiliği emretme kötülüklerden men etme, hakkı tavsiye etme, Allah’ın emirlerini tavsiye etme, insanları irşat etme sorumluluğu vardır.
Rabbim gelecek ömrümüzü ,geçmiş ömrümüzden bereketli ve hayırlı eylesin...