Hepimiz insanız ve hepimizin farklı ayrıcalıkları var. Ayrıcalıklarımızda buluşmak ortak noktamız olması gerekirken bu ayrıcalıkları bizler sınıfsal farklılıklar olarak değerlendiriyoruz. İşte tam da burada başlıyor birleştirici olması gereken ayrıcalıklar ayrılık olarak.

Şimdi buradan konunun etrafında dolaşmaya başlayalım. Ayrıcalıklar bizi birbirimizden ayıran ayrılıklar mı olmalı yoksa bizi birbirimize bağlayan nitelikler mi olmalı. Biz önce buna karar vermeliyiz. Hangi tarafta duracağımıza. İşi en başından alırsak Habil mi olacağız yoksa Kabil mi? Ya da Harun mu olacağız Karun mu? Ebu Süfyan mı olmalıyız Ebu Cehil mi? Yoksa Cennetle müjdelenmesine rağmen ahireti için dünyasından vazgeçen her şeyini tasadduk yani infak eden Hz. Ebubekir mi olmalıyız?

Altın sırmalı kaftanlar değil belki ama şıkır şıkır takım elbiseler içerisinde göz kamaştıran resmi ya da sivil plakalı renkli camlı Ray-Ban ya da Mustang güneş gözlükleriyle makam araçlarının içinde şehrin sokaklarında dolaşmayı mı tercih etmeli yoksa kaldırımlarında aheste aheste gezerek esnafın dükkanını ziyaret mi etmeli. Ahmet’in Mehmet’ten ne farkı var ki. Kendisine ait olmayan bir ayrıcalık için saltanat devşirmeye çalışsın. Velev ki kendisi çalışmış kazanmış hak etmiş olsun dünya 3 gün dün gitti bugünü yaşıyoruz yarının garantisi yok. İnsanoğlu bugün var yarın yok. Masallarda çocukken büyüklerimiz annelerimiz ananelerimiz babaannelerimiz anlatırdı ya Bir varmış Bir yokmuş.

Ayrıcalıklarımız aslında bizim imtihanımız.

Elimize sefer tasını alıp gitmiyoruz bir müşkülün evine. Bir müşkülün evine giderken bile kırk kişilik ekiple gidiyoruz. Flaşlar patlıyor herkes şıkır şıkır. Parfüm kokuları vs vs. ezdikçe eziyoruz aslında garibi gurebayı. Sözde onların dertleriyle dertlenip ayrıcalıklarımızı ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Aslında bilinç altımızda belki bazı arkadaşlar kızacak ama kendi nefsimizi egomuzu tatmin etmek yatıyor. Şiarımız sağ elin verdiğini sol el görmeyecekti aslında. Ama bunu da kılıfına uydurduk diğer insanları teşvik etmek amacıyla muhtacı çarşaf çarşaf ailesiyle ifşa ediyoruz. Bakın bakın bu muhtaç biz buna yardım yaptık. Çocuklarına işte giysi aldık ayakkabı aldık. Evlerinde muz yoktu onu aldık verdik. Ama düşünmüyoruz bu çocukların bu insanların psikolojileri ne durumda yarın büyüdüğünde o çocuk hayata nasıl bakacak insanlara nasıl davranacak. Bu önemli değil zaten önemli olan bizim ayrıcalıklarımızı kendimizi tatmin ederek mutlu etmemiz. Biz ayrıcalıklıyız biz üstünüzün çabasıdır bu?

Beş yıldan fazladır burada garip gurebaya destek olmaya çalışıyoruz. Bir defa ailenin mahremiyetini ifşa edercesine bir paylaşım yapmadık, yapmayız da. Yapamayız onlar bizden bizde onlardan. Kişi kendisi için istemediğini mümin kardeşi içinde istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz diyor sevgili Peygamber efendimiz. Bu sadece mal mülk için geçerli değil hal ve davranışlar için de geçerli. Ben garip gureba olsam kendimin ve ailemin çarşaf çarşaf fotoğraflarının ifşa edilmesini istemem. Onun için kendimize yapılmasını istemediğimiz birşeyi başkasına yapmayalım.

Kimse sefer tasını alıp muhtacın evine gitmiyor. Belli aileler seçiliyor yemekler hazırlanıyor katılımcılar ayrıcalıklı zümre benim için gösteri ekibi vakti saati geldiğinde eve uğruyor. Oturulacak yer belli yenecek tabak kaşık belli. Hemen yeme içme faslı yapılıyor flaşlar patlıyor verilecek hediyeler varsa yine fotoğraf karesine alınıp taktim ediliyor ardından da üç beş kelam ile olay yerinden ayrılınıyor. Görev başarıyla tamamlandı. Gönlümüz mutmain oldu içimiz rahatladı. Karşı tarafın canı çıkmış umtrumuzda değil. Biz ayrıcalıklarımız ile sınıfsal farklılıkları sonuna kadar kullandık zaten. Oysa ki bu ayrıcalıkları o insanlar sayesinde kazanmıştık ve amacımız bu ayrıcalıkları ortadan kaldırmaktı. Kaldırmaktı diyorum çünkü koltuk tatlı.

Şimdi buradan sesleniyorum eğer gerçekten samimiyseniz bu işin en tepesinden ilin mülki amirinden başlayarak Valisi, Milletvekilleri, Kaymakamları, Rektörü, İl ve İlçe Emniyet Müdürleri, İl ve İlçe Müftüsü, Büyükşehir Belediye Başkanı, İlçe Belediye Başkanları, Daire müdürleri, Siyasi Partilerin iktidar olsun muhalefet olsun İl ve İlçe Başkanları, Oda temsilcileri sadece bir akşam bir muhtaç aileyi kendi evinizde ağırlayın. Yatıya kalmaya falan değil sadece bir akşam Ramazan da ise iftara Ramazan dışında olursa akşam yemeğine size göre mütevazi ama gelene göre ihtişamlı ayrıcalıklı evinizde ağırlar mısınız. Ağırlayabilir misiniz?

Not: Bizzat kendim uygulamadığım hiçbir şeyi karşı taraftan istemiyorum. Şimdi diyebilirsiniz kendin ağırladın mı diye?  Evet ağırladım ve ağırlamaya da devam ediyorum.

Garip gurebayı evinizde ağırlayacak kadar samimi misiniz?

İşte bu soruya cevap verdiğiniz zaman her şey çözülmüş olacak.

Selam, Dua ve Muhabbetle…
Ayrıcalıklarımız

Hepimiz insanız ve hepimizin farklı ayrıcalıkları var. Ayrıcalıklarımızda buluşmak ortak noktamız olması gerekirken bu ayrıcalıkları bizler sınıfsal farklılıklar olarak değerlendiriyoruz. İşte tam da burada başlıyor birleştirici olması gereken ayrıcalıklar ayrılık olarak.

Şimdi buradan konunun etrafında dolaşmaya başlayalım. Ayrıcalıklar bizi birbirimizden ayıran ayrılıklar mı olmalı yoksa bizi birbirimize bağlayan nitelikler mi olmalı. Biz önce buna karar vermeliyiz. Hangi tarafta duracağımıza. İşi en başından alırsak Habil mi olacağız yoksa Kabil mi? Ya da Harun mu olacağız Karun mu? Ebu Süfyan mı olmalıyız Ebu Cehil mi? Yoksa Cennetle müjdelenmesine rağmen ahireti için dünyasından vazgeçen her şeyini tasadduk yani infak eden Hz. Ebubekir mi olmalıyız?

Altın sırmalı kaftanlar değil belki ama şıkır şıkır takım elbiseler içerisinde göz kamaştıran resmi ya da sivil plakalı renkli camlı Ray-Ban ya da Mustang güneş gözlükleriyle makam araçlarının içinde şehrin sokaklarında dolaşmayı mı tercih etmeli yoksa kaldırımlarında aheste aheste gezerek esnafın dükkanını ziyaret mi etmeli. Ahmet’in Mehmet’ten ne farkı var ki. Kendisine ait olmayan bir ayrıcalık için saltanat devşirmeye çalışsın. Velev ki kendisi çalışmış kazanmış hak etmiş olsun dünya 3 gün dün gitti bugünü yaşıyoruz yarının garantisi yok. İnsanoğlu bugün var yarın yok. Masallarda çocukken büyüklerimiz annelerimiz ananelerimiz babaannelerimiz anlatırdı ya Bir varmış Bir yokmuş.

Ayrıcalıklarımız aslında bizim imtihanımız.

Elimize sefer tasını alıp gitmiyoruz bir müşkülün evine. Bir müşkülün evine giderken bile kırk kişilik ekiple gidiyoruz. Flaşlar patlıyor herkes şıkır şıkır. Parfüm kokuları vs vs. ezdikçe eziyoruz aslında garibi gurebayı. Sözde onların dertleriyle dertlenip ayrıcalıklarımızı ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Aslında bilinç altımızda belki bazı arkadaşlar kızacak ama kendi nefsimizi egomuzu tatmin etmek yatıyor. Şiarımız sağ elin verdiğini sol el görmeyecekti aslında. Ama bunu da kılıfına uydurduk diğer insanları teşvik etmek amacıyla muhtacı çarşaf çarşaf ailesiyle ifşa ediyoruz. Bakın bakın bu muhtaç biz buna yardım yaptık. Çocuklarına işte giysi aldık ayakkabı aldık. Evlerinde muz yoktu onu aldık verdik. Ama düşünmüyoruz bu çocukların bu insanların psikolojileri ne durumda yarın büyüdüğünde o çocuk hayata nasıl bakacak insanlara nasıl davranacak. Bu önemli değil zaten önemli olan bizim ayrıcalıklarımızı kendimizi tatmin ederek mutlu etmemiz. Biz ayrıcalıklıyız biz üstünüzün çabasıdır bu?

Beş yıldan fazladır burada garip gurebaya destek olmaya çalışıyoruz. Bir defa ailenin mahremiyetini ifşa edercesine bir paylaşım yapmadık, yapmayız da. Yapamayız onlar bizden bizde onlardan. Kişi kendisi için istemediğini mümin kardeşi içinde istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz diyor sevgili Peygamber efendimiz. Bu sadece mal mülk için geçerli değil hal ve davranışlar için de geçerli. Ben garip gureba olsam kendimin ve ailemin çarşaf çarşaf fotoğraflarının ifşa edilmesini istemem. Onun için kendimize yapılmasını istemediğimiz birşeyi başkasına yapmayalım.

Kimse sefer tasını alıp muhtacın evine gitmiyor. Belli aileler seçiliyor yemekler hazırlanıyor katılımcılar ayrıcalıklı zümre benim için gösteri ekibi vakti saati geldiğinde eve uğruyor. Oturulacak yer belli yenecek tabak kaşık belli. Hemen yeme içme faslı yapılıyor flaşlar patlıyor verilecek hediyeler varsa yine fotoğraf karesine alınıp taktim ediliyor ardından da üç beş kelam ile olay yerinden ayrılınıyor. Görev başarıyla tamamlandı. Gönlümüz mutmain oldu içimiz rahatladı. Karşı tarafın canı çıkmış umtrumuzda değil. Biz ayrıcalıklarımız ile sınıfsal farklılıkları sonuna kadar kullandık zaten. Oysa ki bu ayrıcalıkları o insanlar sayesinde kazanmıştık ve amacımız bu ayrıcalıkları ortadan kaldırmaktı. Kaldırmaktı diyorum çünkü koltuk tatlı.

Şimdi buradan sesleniyorum eğer gerçekten samimiyseniz bu işin en tepesinden ilin mülki amirinden başlayarak Valisi, Milletvekilleri, Kaymakamları, Rektörü, İl ve İlçe Emniyet Müdürleri, İl ve İlçe Müftüsü, Büyükşehir Belediye Başkanı, İlçe Belediye Başkanları, Daire müdürleri, Siyasi Partilerin iktidar olsun muhalefet olsun İl ve İlçe Başkanları, Oda temsilcileri sadece bir akşam bir muhtaç aileyi kendi evinizde ağırlayın. Yatıya kalmaya falan değil sadece bir akşam Ramazan da ise iftara Ramazan dışında olursa akşam yemeğine size göre mütevazi ama gelene göre ihtişamlı ayrıcalıklı evinizde ağırlar mısınız. Ağırlayabilir misiniz?

Not: Bizzat kendim uygulamadığım hiçbir şeyi karşı taraftan istemiyorum. Şimdi diyebilirsiniz kendin ağırladın mı diye?  Evet ağırladım ve ağırlamaya da devam ediyorum.

Garip gurebayı evinizde ağırlayacak kadar samimi misiniz?

İşte bu soruya cevap verdiğiniz zaman her şey çözülmüş olacak.

Selam, Dua ve Muhabbetle…