Görebilmek bir nasiptir

Bilmem bilir misiniz? Reklam dünyasında bir efsane olarak kulaktan kulağa dolaşan rivayet vardır. Anlayış farklı, felsefe farklı diye. İşin özü şudur x firması bir reklam filmi çeker ve filmin sonunda da anlayış farklı felsefe farklı der ve reklam biter. Rivayet ise şöyledir bununla alakalı. Neyse rivayet bende kalsın yine çok merak eden olursa arayıp öğrenebilir bu rivayeti benden. Buradan bahisle geleceğim yer ise başka bir konuya geleceğim. O konuda samimiyet ve samimiyetsizlik… şimdi bana diyebilirsiniz ne alakası var yaptığın girişle bu konunun diye ama inanın ki o kadar çok alakası var ki bakalım yerimiz müsaade edecek mi bunları anlatmaya.

İnsanlar yaptıkları ile hem dem olurlar. Yaptıkları ile anılırlar ve yaptıkları bundan sonra ki yapacaklarına referans olur. Kişi yedisinde neyse yetmişinde de odur diye atalarımız boşuna dememişler. Tıyniyet ve zihniyet neyse karakterde odur insanda. Bugün A dersin yarın Z dersin. Dün dünde kaldı cancazım dersin birde arkasından gevrek gevrek gülerek. İşte burda anlayış farklı felsefe farklı diye bahsettiğim konu giriyor devreye. İnsanın yedisinde kıvırmak, laf canbazlığı oturmuşsa kalıbına yetmişine de gelse değişmez. Her daim bir şeyler bulup yuvarlanmaya ve yuvarlamaya devam eder. 

Ama düşünmez ki bunların mutlak tarafta her birinin hesabını vereceğini. Amaç burada günü kurtarmak. İşini yürütmek gemisini yüzdürmek. Amaç etrafa gülücükler saçmak. Ben sizdenim, siz bizdensiniz biz biriz muhabbetleri ile günü geçirmek. Çünkü bu tarafta sorun yok. Neden mi çünkü onlar kendilerinden kendileri de onlardan aynı yoldanlar yani. Diğerleri ise her biri aslan parçası. Bulunmaz hint kumaşları. Atlastan yapılmış has ipekler. Onlar için tüm kapılar açık. Onlar için her şey süt liman. Onlar buranın olmazsa olmazları. Bizler ise aynı evin neferi. Onlar dış kapının mandalları ama çok değerli. Biz evin biblosu ama tozlu…

Gün olur bu tozlar silinir. Gün olur devran döner. Gün olur aynı evin değersiz neferleri olur evin kandilleri. O zaman sormazlar mı ne iş diye adama? Bence sorarlar. İşte yine burada ilk başta dediğim anlayış farklı felsefe farklı kavramları devreye giriyor. Bunları anlayacak anlayış ve felsefe var mı acaba. Bence olsaydı bu yazı olmazdı. Demek ki yok ne acı bir tablo ama yapacak bir şey de yok…

Evet marifet o soruları sordurmamaktır. Bunun için etrafa eş dost ahbap çavuş ilişkisi ile değil alıcı gözlerle bakmak lazımdır. Kimlerin evin sağlam kalması için çalıştığına, kimlerin evin yıkılması için uğraştıklarına dikkat etmek gerekmektedir ki ev daha uzun yıllar sapa sağlam ve ayakta kalabilsin. Yoksa evin çatırdama sesleriyle beraber enkazın altında içeridekilerde kalmaktan kendisini alamayacaktır. Burada önemli olan tek şey kişilerin menfaatlerinden önce evin menfaatidir ki o tüm beka’nın menfaatini sağlamaktadır. Onun için kişilerin bulundukları yerlerde Hz. Ömer adaleti ile davranması gerektiğini unutmamaları gerekir ki hesap günü geldiğinde mahcup olmasınlar…

Bugün seni beni beğenmeyenlerin gün geldiğinde de kendilerini beğenenlerin bulunup bulunmayacağını bekleyip göreceğiz artık… Aylakçılardan, yalakalardan, şakşakçılardan, taktakçılardan, pohpohçulardan kurtulup yeri geldiğinde bu yanlış diyebilme cesaretini gösteren samimi dostlar edinmeye ve onları görebilmeye… Görebilmek için etrafa dikkatli bakabilmek yeterli olacaktır amma anlayış ve felsefesi farklı olabilenlere tabi…

Selam dua ve muhabbetle…