LVe beklenen günlere sayılı zamanlar kaldı.

Bire 100 bin sevabın verildiği, insanın kendisini sigaya çektiği, varlık aleminden yokluk alemine göçtüğü, ilahi emir ile elinde olmasına rağmen her şeyden el etek çekildiği rahmet iklimine giriyoruz.

Ramazan demek, infak etmek demektir. Yokun halinden anlamaktır. Vermek azı çoğaltmaktır. Lokmayı paylaşmaktır. Var iken yememektir. 

Bu anlamda Ramazan ayını kazançlı geçirmeliyiz. Unutmamamız gereken husus şu olmalıdır. Bizim esas yurdumuz olan ahiret hayatı için yanımızda ne götürebiliriz. Bu alemden öte aleme Firavunlar bile tüm servetleriyle gömüldükleri halde sadece mezar hırsızlarını zengin edebildilerse yani bir şey götüremedilerse bundan ibret almalı ve az veren candan çok veren maldan hesabıyla elimizdekini paylaşmasını öğrenmeliyiz.

Çünkü, yanımızda götürebildiğimiz sadece verebildiklerimizdir. Veren el alan elden hayırlıdır sözünü hatırlayarak unutmamalıyız ki bizim esas kazancımız biriktirdiklerimiz değil verdiklerimiz verebildiklerimizdir. Verirken de cebimizde akrep varmış gibi değil verebileceğimizin en fazlasını vermeliyiz.

Verdiğimiz aslında Allah katında ki kendi yerimizdir. 

Zamanın birinde bir gün iki arkadaş yolda yürürken karşılarına bir miskin çıkmış. Arkadaşlardan birisi elini cebine atmış ve çıkan akçeyi miskine vermiş. Diğer arkadaşı elini bir sol cebine bir sağ cebine sokuyormuş. Ardından yeleğinin ceplerini karıştırmaya başlamış hala bir şey bulamamış. Bu esnada miskin ile ilk akçeyi veren göz göze gelmişler ve miskin şu cümleyi kurmuş “ne arıyor biliyor musun Allah katında ki kendi yerini” derken diğer arkadaşı en sonunda vereceği en küçük parayı bulmuş ve miskine vermiş. 

Gıda kolisi çalışmalarına karşıyım. İnsanların sadece kuru erzaktan oluşan bir pakete ihtiyaçları yok. Bizzat işin içinde olan birisi olarak herkes evinde çamaşır ve bulaşık yıkamak için deterjan kullanıyor. Yıkanmak için şampuan, duş jeli, sabun kullanıyor. En basiti gündelik hayatta yemeklerden önce – sonra ve tuvalet ihtiyacından sonra lavabo da sabuna ihtiyaç var. Diş macununa ve tuvalet kağıdına ihtiyaç var ama yapılan işin açıkçası kendimizi avutmak ve vicdan azabından kurtulmak için yaptığımız yardım çalışmalarında verdiğimiz ya da sponsor olduğumuz gıda kolilerinde bunların hiçbiri yok. Bir mutfak tüpünün 280 TL olduğu dönemde evlere verilen ya da gönderilen gıda kolileri ne kadar doğru bir hizmet. 

Bu çalışmayı 2 yıldır yapmıyorum, yapmıyoruz biz. Her ay düzenli destek olmaya çalıştığımız ailelere bile artık alın biz size bunu layık gördük dercesine verilen gıda paketlerini götürmüyoruz. Her ailemize en alt limit 500 TL olmak üzere “Marketlerin Alışveriş Fişi-Çeklerinden” veriyoruz ki evin ihtiyacını ne eksik olduğunu ne alınacağını o evde yaşayanlar daha iyi bilirler. 

Eğer sizler de bu anlamda verdiğinizin gerçekten yerini bulmasını istiyorsanız “Gıda Kolisi” kampanyaları yerine “Alışveriş Çeki” tarzında yapılan çalışmalara destek verin ya da kendiniz muhtaca ulaşarak onların bu ihtiyaçlarını onları rencide etmeden gidermeye çalışın. 

Ramazan çalışmasında siz de bizlerin çalışmalarına destek vermek isterseniz irtibatı koparmayalım. Muhtaca nefes olma çalışmalarımızda sizler de zekat, fitre, sadaka, hayır ve hasenatlarınızla destek olmak isterseniz sahada bizzat çalışarak ulaşılmadık muhtaç kalmasın diye çalışan Fatih Akova 05423013445 – Ercüment Kumru 05542518085 – Fatih Köse 05327385920 ye ulaşabilirsiniz. 

Unutmayalım ki kazandığımız değil verdiğimiz bizimdir ve muhtaçların bizim kazançlarımız üzerinde hakları vardır.

Bereketli bir Ramazan geçirmeniz, geçirmemiz dileğiyle. 

Kazananlardan olalım.

Selam, Dua ve Muhabbetle…