Hepiniz görmüşsünüzdür mutlaka çünkü aynı coğrafya da aynı memlekette aynı yerde yaşıyoruz. Kışın yağmurda çamurda karda soğukta, yazın güneşin altında mutlaka bir trafik ışığının yanında mendil, su satmaya çalışan yaşları 4-5 aralığından başlayan 9-10 arasında değişen çocuklar. Çocuklar diyorum evlerinde çizgi film seyretmesi gereken zamanda ders çalışması gereken saatlerde sokaklarda.
 
Şimdi kimse bunu işte ticareti öğreniyorlar hayatı öğreniyorlar okuldan arta kalan zamanlarını değerlendiriyorlar gibi saçma sapan akıl zırvalıklarıyla geçiştirip kendi vicdanını rahatlatmasın.
 
Kendi çocuğunun o yaşta o şartlarda yapmasını istemediğin bir fiili olayı davranışı başka bir çocuğun yapmasını hoş göremezsin. Bunu olumlu şirin bir eylem gibi vicdanına gösterip bu vebalden kurtulamazsın.
 
Her fırsatta Gebze’den örnek verdiğim için bana sitem eden arkadaşlarım oldu. Ama hayatın bütün renklerini orada öğrendim ben. Onun için geçen kısa zamanda da kendi adıma çok büyüdüm.
 
Böyle bir tablo bir kış günüydü bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor ve biz kıymetli Necati Korkmaz Başkanımla beraber araçla bir yere yetişmeye çalışıyoruz. Akse Sapağına inen yol üstünde kırımızı ışıklara yakalandık. Silgeçler yağmura yetişemiyor camlar buhar önümüzü zor görüyoruz yan camlar komple buhar olmuştu. O manzara içinde Necati Başkanın yan camı Çıt Çıt diye çalındı. Camı hemen indirdi Necati Başkan, bir çocuk kuru yeri kalmamış vaziyette mendil alır mısın amca dedi. Ve teşkilatın gözünde ki dağ gibi Necati Başkanı ilk defa o kadar aciz ve omuzları düşmüş gördüm. Hemen el firenini çekti ve çocuğa “Söyle evladım seni bu yağmurda kim çalıştırıyor. Korkma söyle sana kimse bir şey yapamaz. Sen yeter ki seni bu duruma kim soktu” diye sordu çocuğun gözlerinde ki hem söylemek isteyip hem de söyleyememe ikileminde kalması çocuk kem küm etti sonra koşarak uzaklaştı. Ardından yeşil ışık yandı korna sesleri kimsenin o yağmurda çocuğun mendil satması sattırılması umrunda değildi çünkü. Herkesin yetişmesi gereken işleri vardı. O çocuk kendi çocukları değildi sonuçta çokta önemli değildi.
 
O gün gideceğimiz yere gidememiştik. Necati Başkan beni eve bıraktı, çalışmamızı başka bir zaman yaparız dedi. Yol boyunca ağzında şu cümleyi tekrarladı “Bu çocukları buralardan kurtarmadığımız müddetçe bu vebalden kurtulamayız ve Cennete gidemeyiz. Bu çocukların üzerimizde vebali var” diyordu. Yani Gebze bana iyi bir okul oldu.
 
Şimdi bunun konumuzla ne alakası var diyeceksiniz. O ışıklarda gördüğünüz çocuklar diğer yaşıtları gibi olmadığı müddetçe bizde bu vebalden sorumluyuz. Sadece biz değil o kentin bütün mülki amirleri de sorumlu. Emniyetinden, Jandarmasına, Muhtarından, Belediye Meclis Üyesine, Zabıtasından, Daire Müdürlerine, Belediye Başkanından, Valisine herkesin boynuna halkadır o çocukların vebali.
 
Yaşıtları pamuklara sarılıp sarmalanırken  el bebek gül bebek büyürken o çocukların sokaklarda küçük yaşta çalışması toplumsal olarak hepimizin sorunu olmalıdır.

Bu sorunu ortadan kaldırmak için sadece yetkililerden çalışma beklemek tembellik ve sorumluluktan kaçmak olur. Herkesin taşın altına elini koyması ve basit gibi gördükleri ama sektör haline gelen çocuk işçiliği çocuk çalıştırmanın önüne geçilmelidir. Hiçbir anne baba çocuğunun bu şartlarda çalışmasına izin vermez razı olmaz.
 
Bunlar dilenciliğin revize edilmiş halidir. Herksin daha duyarlı olmasını çocuklara sahip çıkmasını diliyorum. Çünkü sokaklarda telef olan bizim geleceğimizdir.
 
Organ mafyalarının, çocuk tacirlerinin neredeyse açık hedefi halinde olan bu çocukların sokaklardan kurtarılması parklarda akranları gibi oyun oynamalarının sağlanması gerekmektedir.
 
Selam, Dua ve Muhabbetle…