Hiçbir Müslüman’ın, Allah, Kur’an, Peygamber, şeriat, mukaddesat düşmanı bir zalimi sevmeye hakkı yoktur.

Hatasını bilmek, ondan dönmek, onu telafi etmeye çalışmak büyük bir erdemdir. Aksi ise büyük erdemsizliktir.

Ehliyetli üstad ve hocalardan ders almadıkça ilim öğrenemez, âlim olamazsın. Hocasız âlim olmak mümkün olsaydı, mektep ve medreselere lüzum kalmazdı.

Devamlı olarak gerekenden ve haddinden fazla yiyen, tıkınan insanların aklının büyük kısmı işkembesine iner.

Müslüman’ın üç büyük bayramı vardır:

Birincisi: Ömrünün ölümüne iman ile bitişmesi, ahirete hüsn-i hatime ile gitmesi.

İkincisi: Allah’ın fazlı, keremi, lütfu, inayeti ile cennete konulması.

Üçüncüsü: Cennette Cemalullah’ı görmekle şereflenmesi.

Müslüman’ın dünyada iki büyük bayramı vardır: Ramazan ve Kurban bayramları.

Ümmet birliğinden ve hilafetten mahrum Müslümanların bayramları buruk olur.

Sahiplerinin başına bir felaket gelen köpekler bile vefa gösteriyor; ezilen, öldürülen, yurtlarından sürülen, tecavüze uğrayan, aç ve sefil kalan mazlum ve mağdur Müslümanların haline kederlenmeyen vefasızların Müslümanlığı iğretidir.

O rantçı ve hinoğlu hin adamlar, halkı, mandıralarındaki inekleri sevenler gibi severler ve korurlar.

Çok uyarılmışlardı ama hiç tınmamışlar, uyanmamışlar, toparlanmamışlar, eski bildiklerini okumaya devam etmişlerdi.

Onlar ne biçim Müslümanlardır ki, kitabımız Kur’an’dır ona iman ettik derler ama onun emirlerini yerine getirmezler, yasaklarından kaçınmazlar, öğütlerini dinleyip tutmazlar, kıssalarından ibret almazlar.

Onlar ne acayip Müslümanlardır ki, Resulullaha (sav) iman ettik derler, lakin onun yolundan gitmezler, sünnetine sarılmazlar, öğütlerini ve talimatını dinlemezler, onu en güzel örnek ve model kabul ederek gerekeni yapmazlar, nice konuda tam aksini yaparlar.

Bir toplumdaki iyiler, içlerindeki kötüleri engellemezlerse hepsi birden genel bir musibete maruz kalır helak olur.

Merhum Adnan Menderes’in uçağı Londra’da düşmüş, kendisi bu kazadan birkaç sıyrıkla sağ kurtulmuştu. Bu onun için büyük uyarıydı, lakin uyanmamıştı.

Dr. Rıza Nur Türkiye’ye Cumhurbaşkanı, Başbakan olacak çapta bir insandı. Mukadderat ona ikbal yolunu açmadı.

İmamet-i Kübra kurumu ihya edilmeden, ümmetin başına âdil, muktedir, râşid bir zat geçmeden ve Müslümanlar ona biat ve itaat etmeden kurtuluş olacağını sananlar büyük gaflet ve yanılgı içindedir.

Selam Dua ve Muhabbetle…