Okuduğum bir kitabın kapak yazısıydı. İnsan kırkında kırkayak oluyormuş. Uyudum, uyandığımda yere yığılıp kalmışım. Okuduğum satırlar aşağı yukarı bu şekildeydi ve ben o günlerde kırkıma basıyordum. Muhtemelen bu yüzden bu satırlardan bu kadar etkilenmiştim. Bu günlerde 41 oldum. 41 koca seneyi geride bıraktım. 41’e girerken bu cümleleri tekrar düşündüm. Usum geçmişten bugüne bumerang gibi döndü ve bugünlerde yetişkin adımlarım uyandı. Yere yığılıp kalmıştım tekrar tekrar kalkmalarım, yere yığılıp kalmalarım... İnsanoğlu garip bir varlık savaşırken yenileniyor, durulduğunda yanlışlarını sorguluyor. Yine yeniden her gün hiç bitmeyecek gibi başlıyor hayata. 14 Şubat 1981 sabah ezanıyla açmışım gözlerimi dünyaya. Annemin anlattığına göre zorlu bir doğum sürecinden sonra hayata tutunmuşum. Asi duruşum doğarken başlamış. İnatçı ve vazgeçmeyen yapımda buradan geliyor olmalı! Babam kızı olsun çok istemiş muhtemelen şımarıklığımda buradan geliyor. İnsan yörükler diyarının başkenti Selendi gibi arada sıkışıp kalmış kasaba ile ilçe arasında bir yerleşkede doğup çocukluğunu orada geçirince farkında olmadan küçük bir Amazon kadını için kendini hayata hazırlıyor. Yörük kültürü zaman aşımına uğrasa bile, Yörük ailelerinin çocuklarını yetiştirme tarzı geleneksel yöntemlere dayanıyor. Benim dönemimde yetişen çocukların hayata bakış açıları konsantre deterjan gibi. Az, öz, net. İhtilal çocukları olduğumuz için direnmeyi, sinmeyi, savaşmayı, içimize sıkışıp kalan duygularla yaşamayı öğrendik. Korktuk, korkutulduk, sindirildik, direnmenin pasif halini gerçekleştirdik. Kırkında kırkayak olmayı da bu şekilde öğrendik. Sevdik sevgimizi içimizde yaşadık. Sıcak gözyaşlarımız buz kesen tenimizle birleşti. Çığlıklarımız içimizde patladı. Şimdilerde 80’ler 90’larin filmleri çok revaçta. Revaçta olur tabii... Bozkırda açan çiçektik her birimiz ve vatanseverlikle beslendi damarlarımız. Her gün yeniden tutunuyorsak hayata bu geçmişten gelen öğretiler yanında içimize ekilen tohumlarla yeşerdi. Hayat kırkından sonra başlar. Kırk bir yaşımda kendimde keşfettiğim en önemli şey karşımda ki insan acı çekerken mutlu olmayı başaramıyordum. Bence bu önemli bir erdemdi. İnsanca kalabilmeyi başarmıştım. İnsanca.