Üretime en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde Ziraat Marşını hatırlatmak istedim. Hafızamız biraz geçmişe gitsin. Köy Enstitüleri’nin ikinci bölümü ile başlayalım. 

Sürer, eker, biçeriz, güvenip ötesine Milletin her kazancı, milletin kesesine, Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine, Toprakla savaş için ziraat cephesine. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz, Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz. İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak. En yeni aletlerle en içten çalışarak, Türk için yine yakın dünyaya örnek olmak, Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz. Kuracağız öz yurtta, dirliği düzenliği. Yıkıyor engelleri, ulus egemenliği Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği. Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz. Güfte: Behçet Kemal ÇAĞLAR (1940’lı yıllar) Beste: Ahmet Adnan SAYGUN Köy enstitülerinin amacı; daha kapsamlı ve daha üst düzey de üretim içinde eğitim verebilmek olarak belirlenmiştir. Köy Enstitülerinde öğrenci yetiştirme ilkeleri şu şekildedir: Kentlerin dışında, tarıma elverişli alanlarda kurulmaları, Köy şartlarına uyum sağlayabilecek kişiler yetiştirme, Köyden aldıklarını tekrar köye verme, İş eğitimi ilkesi gereği yaparak ve yaparken öğrenme, Demokratik eğitim verme, Eğitim yöntemi olarak imece usulünün kullanılması şeklinde belirlenmiştir. Köy enstitüleri, dönemin önde gelen yazar, şair ve düşünürlerini yetiştirmiştir. Bunlardan başlıcaları; Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu, Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdi. Her sabah kalktıkların da milliyetçi ve vatansever gençler ilerde tarihe isimlerinin kazınacağından habersiz bütün gücünü, enerjisini eğitime vermişlerdi. Baykurt, Köy esntitüsündeki yıllarını ve kendisine kazandırdıklarını şöyle dile getirir. ...Köy enstitüsü benim için olağanüstü bir fırsat oldu. İlkokulu bitirdikten sonra gidebileceğim başka hiçbir okul yoktu. Ailemin gücü yetmezdi. Ben okumak istiyordum enstitü benim gibi köy çocuklarını çağırıyordu... Klasiklerin en iyi okuru enstitülü gençlerdi. Ceplerimizi ona göre yaptırırdık, kitap sığsın diye. Kız arkadaşlarımız koyun, kuzu gütmeye giderken, torbaya azıkla birlikte kitap da katardı... Fakir Baykurt'un bu sözleri öğrenmeye istekli çocukların eğitimle birleşerek ne denli başarılar sağlayabileceğini gösterir niteliktedir. Köy enstitülerinin eğitim sistemi günümüz eğitim sisteminden oldukça farklıdır. İş içinde eğitim felsefesi benimsenmiş,her çocuğun yeteneği ve becerisi doğrultusunda eğitim verilmiştir. Köy enstitülerinin kuruluşu her ne kadar öğretmen yetiştirmek için açılmış olsa da eğitimin içinde görsel sanatlardan, müzik eğitimine, zirai ürünlerden, sanata, edebiyata ... oldukça zengin bir yelpazeyle eğitim verilmiştir. Dönemin ozanlarından Aşık Veysel köy enstitülerinde müzik eğitimi vermiş, enstitülü gençler ellerine bakarak bağlama çalmayı öğrenmiştir. Her öğrenci bir enstrüman çalmayı bilecek ve dünya klasiklerini okuyacaktır. Dönemim Milli eğitim bakanı, Hasan Ali Yücel aynı zamanda dünya klasiklerini Türkçeye çevirtmiş ve köy enstitülerinde okutulmasını sağlamıştır. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç köy enstitülerinin mimarı ve önderleridir.