Sevgili Okuyucularım;
Yunan silahlı kuvvetleri, Türkiye ile gerilimin arttığı bir dönemde Doğu Ege Denizi'nde savaşa
hazırlık düzeyi ABD tarafından, yüksek bir duruma getirildiği artık gözle görülür hale geldi.
Bu nasıl bir NATO üyeliği; Yunanistan Savunma Bakanlığı, topladıkları askeri casus
bilgilerinin Yunanistan olarak komşumuz, Türkiye'den gelebilecek hibrit tehditler olasılığına
işaret ediyor. Her iki NATO müttefiki de Ege ve Akdeniz'in tartışmalı bölgelerinde petrol ve gaz
çıkarma hakları için rekabet ediyor denilmektedir.
Uluslararası sözleşmelerle bağlı olan Ege, Akdeniz ve adalarla kıta sahanlıkların antlaşması
yüz yıla yaklaşırken uluslararası hukukta yorum çözümsüzlüğüne takılmaktadır. “Adalara ilişkin
hükümleri antlaşmada, saklı kalmak koşulu ile doğrulanmıştır. Asya kıyısından üç milden az
uzaklıkta bulunan Adalar, işbu Antlaşmada tersine hüküm olmadıkça, Türkiye egemenliği
altında kalacaktır.” Denilmektedir.
Yalınız bununla kalınmamaktadır. İki ülke arasında birçok sürtüşme noktası gözlense de,
Lozan anlaşmasının uluslararası süresiz kabulü içerisinde, 3 mil içinde olan adalar kayıtsız şartsız
Türkiye’nin sayılması gerekmektedir.
Bu antlaşma; Yunan kuvvetlerinin Kurtuluş Savaşı’nda başarılar kazanan düzenli Türk
ordusunun karşısında direnç gösterememesi üzerine müzakerelere başlanılması kararı alınmıştı.
İngiltere ve Fransa bölgedeki çıkarlarının ortadan kalkacağı konusunda endişeliydi ve öyle oldu,
işlerine gelmediği için halen Yunanistan’a göz kırpmaktadırlar.
Kaynaklar, krizin Türkiye'den mülteci akışındaki ani bir artıştan veya Türkiye'nin
silahsızlandırmak istediği Ege Denizi'ndeki uzak bölgelerde veya adalarda beklenmedik orman
yangınlarından kaynaklanabileceği düşünülse de, bazı güvenlik uzman analistleri, her iki devletin,
savaş çığırtkanlığı yapmakta olduklarını, Ülke Liderlerinin körükleyerek yaptıkları açıklamalar rol
oynamakta. Türkiye'nin son endişelerinin ciddi olduğunu, ancak silahlı bir çatışma olasılığının
daha düşük olduğunu söylüyorlar. Yunanistan cephesinden, General Leonidas Tzoumis, bir savaş
halinde, her iki ülkenin de askeri bir çatışmada yenileceğini söylüyor, ancak Türkiye'nin
eylemlerinin yanlış hesaplamalara yol açabileceği konusunu da belirtiyor. Acaba “ kendilerinin
günümüzde ABD ve AB ülkeleri ile Birleşik Arap emirliklerinin kendilerine sağladıkları sava
malzeme üstünlüğünden mi?” bu düşünceye saptanıyor General L.Tzoumis.
Günümüzde, Türkiye ve Yunanistan birbirlerini savaş uçaklarının hava sahasını ihlal etmekle
suçladıkları görülmektedir. Ege Denizi çevresinde gerginlikler bu nedenle artmaya devam ediyor.
Yunanistan'ın yeniden silahlanması, ABD Kongresi'nin, Türkiye'nın Rusya'dan bir füze sistemi satın
aldığı endişeleri nedeniyle Türkiye'nin ABD'den silah satın alma çabalarını engelleme girişimleri
sebebini ileri sürmektedirler.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin Yunan adalarının egemenliğini
protesto etmeye hazır olduğu uyarısında bulunarak ve Atina'yı silahsızlandırılmalarını gerektiren
uluslararası bir anlaşmayı ihlal etmekle suçladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, Kiryakos Miçotakis’in ABD Kongresi'ni Türkiye'ye
askeri satışları engellemeye çağırmasının ardından Yunanistan başbakanının artık kendisinin
Muhatabı olmadığını söyledi. Nedeni de “ikili görüşmelerinde üçüncü şahısları karıştırmayalım”
demişti.
Türkiye'nin enerji araştırma gemileri, Yunanistan ve Kıbrıs'ın her ülkenin tartışmalı sularına
yakın limanlara yerleştirdiği düşüncesi, başka bir izolasyon yaratabilecek başka bir gerilim
noktası olarak gündeme çekilmeye çalışılıyor.
Uzman Analistlerin, hem Yunanistan hem de Türkiye liderlerinin kendilerini milliyetçi seçmenleri
rahatlatan güçlü adamlar olarak söylemler sunduklarını söylüyorlar.
Ancak Atina'nın Washington ve Avrupa Birliği ile derinleşen bağları nedeniyle, (Ankara tecritle
karşı karşıya kalırken) Türkiye'yi de, hassas bir konuma itiyor.
ABD bu durumu kendi lehine çevirebilmenin yollarını aramaktadır. Lakin Rusya bahanesi ile
silahsızlandırılma zorunluğu olan bölgelere ve adalara uçaklar ve ağır silahlar yerleştirmektedir
Yunanistan'ın yeniden silahlanması, ABD Kongresi'nin, Ankara'nın Rusya'dan bir füze sistemi satın
aldığı endişeleri nedeniyle Türkiye'nin ABD'den silah satın alma çabalarını engellediği bir zamanda
geldi. Ve Kiryakos Miçotakis provaktif ziyaret girişimlerini sürdürerek gerginliği artırmaya devam
etmektedir.
Düşünmemiz gereken bir konu, ABD’nin bizim savunmada NATO ortağımız ve müttefikimiz
olduğunu nasıl kabul edebiliriz!
BAKIN BU İŞE; ABD Başkanı Joe Biden 2 Haziran Salı günü yaptığı açıklamada, ABD'nin
Ukrayna'nın Rusya'nın dört aylık askeri müdahalesiyle mücadele etmesine yardımcı olma
çabalarının bir parçası olarak Ukrayna'ya "daha gelişmiş füze sistemleri ve savaş yetenekleri"
sağlamaya karar verdiğini söyledi. Füze ve Savaş sistemlerini anladık, “Savaş yetenekleri” derken
fiili savaşçı göndermeyi mi anlatmak istiyor. J. Biden, New York TİMES'te bir köşe yazısında,
ABD'nin savaş alanındaki konumunu güçlendirmek ve son olarak Rusya ile barış görüşmelerinde
Ukrayna'ya silah ve mühimmat yardımı sağladığını söylüyor. J. Biden'in kendisi geçtiğimiz
Pazartesi günü yaptığı açıklamada, ABD'nin Ukrayna’ya "Rusya'yı vurabilecek" füzeler
göndermeyeceğini söylemişti. “Bu ne Lahana Turşusu, bu ne perhiz”
J. Biden’e göre, "Sebepsiz tecavüz, Hastane, doğum evlerinin ve kültür merkezlerinin
(biyomedikalizasyon) silahlarla vurulması ve milyonlarca insanın zorla yerinden edilmesi,
Ukrayna'daki savaşı derin bir ahlaki sorun haline getiriyor" diyor. BAKIN HELE BU İŞE!
ABD Suriye, Irak, Libya, Mısır ve Yemen’e girerken sanki haklı sebepleri vardı, Okyanuslar
ötesinden “Arap Baharı” adıyla BOP projesi ile, kalkıp bu ülke insanlarının milyonlarcasının
topraklarını terk ederek Akdeniz ve Ege Denizlerinde boğulmalarına sebep oldu! Oh .. ne güzel,
gelin de ABD’yi alkışlayalım.
Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov Çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, "ABD'nin kasıtlı
olarak petrolü ateşe verdiğine inanıyoruz. Açıkçası, ABD son Ukraynalıya kadar Rusya ile
savaşabilecek bir düşünceye sahiptir." diyor.
ABD ve Rusya emperyalizmin amaçları doğrultusunda masum ülkeler üzerinde rol biçmektedir.
Türkiye ve Yunanistan gelecek sahneye hazırlanıyor Pentengon’un 2025 projesine olabilir mi?
Bilmeleri ve unutmamaları gereken bir konuda “her kuşun eti yenmez”
Bu arada sevindirici haberimiz ise; Türkiye Dışişleri Bakanı Mövlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin
Birleşmiş Milletler'e ülke adının yabancı dillerdeki yazımında değişiklik yapılması için resmi bir
talepte bulunduğunu söyledi.
Böyle bir karar, " uluslararası, İngilizce de "Turkey" olarak yazılımı, artık “Türkiye” olarak
yazılacaktır. Haydi hayırlı olsun.
Sağlıklı yaşayın, barış içinde sağlıcakla kalın.