Manisa Hayvanları Koruma Derneği Başkanı (HAKDEM) Reyhan Elbirliler, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte son günlerde ülkede yaşanan son olaylar, kamuoyuna yansıyan, toplum vicdanını kanatan görüntüler ve sahipsiz hayvanların akıbeti hakkında endişelerin artmasıyla ilgili açıklama yaptı.
Hayvanların ölüme terk edildiğini açıklayan Erbirliler, “100 yıl boyunca belediyeler, bütçelerine zehir ve kurşun ödeneği koyarak, sahipsiz hayvanları zehirleyerek ve vurarak öldürdüler. Buna rağmen sayı geçmişte hiçbir zaman kontrol altına alınamadı. Artmaya devam etti. 2004 yılında, belediyelere kısırlaştırma ve bakımevi kurma sorumluluğu veren kanun yürürlüğe kondu. Kısırlaştırma, aşılama, bakım hizmetleri doğrudan belediyelerin sorumluluğu ve görevi olarak belirlendi. Hala ülkemizde 1389 belediyenin 1200’de bakımevi yoktur, Manisa ilimizde yalnızca 2 adet ruhsatlı bakımevi bulunmaktadır. Sahipsiz hayvan sayısının artmasının tek sebebi görevini yapmayan belediyelerdir. Belediyelerin görev ihmallerinin bedeli, kendi iradeleri dışında bu dünyada var olan tek bir hayvana dahi ödettirilemez ama maalesef gelinen noktada köpekler üreyip, sayı arttıkça, vatandaş şikayetleri arttı, belediyeler sokağın süsü ve çevrenin ayrılmaz birer parçası olan hayvanları toplamaya başladı, yeterli sayıda, uygun ve liyakat sahibi çalışanla sistemli bir şekilde değil sadece şikayetler arttı diye günü kurtarma amacıyla yapılan bu toplamalarda bir kısım hayvan toplanırken, toplamada sağ kalanlar başka ilçelerin dağına, tepesine, ovasına, ormanına atılarak ölüme gönderildi. Diğerleri köylere, beldelere, çöplüklere atılanlar üreyerek döngünün devam etmesi engellenmedi. Sonuçta her gün hayvanlara tecrit, ölüm ve işkence uygulanarak bu bedel ödetilmesine rağmen sorun devam ediyor” dedi.
SAHİPSİZ HAYVAN SAYISI ARTIYOR
Sahipsiz hayvan sayısının arttığına dikkat çeken Erbirliler, “Büyükşehir yasası ile birlikte yeni dönemde nüfusu yüksek şehirlerde büyük yaşam alanlı bakımevleri kuran Konya, Balıkesir, Denizli, Samsun, Trabzon, İstanbul, İzmir, Ankara, Aydın, Gaziantep, Erzincan, Kocaeli, Mersin gibi şehirlerde dev bakım evleri sorunu çözmediği gibi sahipsiz hayvan sayısı katlanarak artmaya devam etti. Çünkü ilçeler, hayvanları bu büyük bakımevlerine götürmek bahanesi ile kendi sınırları dışına çıkarıp daha kolayca kırsala başka şehirlere atmaya hızla devam ettiler. Yani büyük yaşam alanlı bakımevleri kısırlaştırma yapmamak için tüm ilçe belediyelerinin eline bahane vermiş oldu. Bakımevlerine doldurulan hayvanlar da aşırı sayılara ulaştığında bakımevinin bulunduğu ilçeye salınamadı. Hem şehir merkezlerinde hem de ilçe ve beldelerde köpek nüfusu arttı ve artmaya da devam ediyor. Bu tespitlerimizin doğruluğunu “Sayın Cumhurbaşkanının “nefis” diyerek” örnek gösterdiği Konya Bakımevinden gelen görüntüler paylaşılınca, bir anda büyük dönümler üzerine inşa edilen adı bakımevi kendi toplama, işkence ve ölüm kampı olan devasa bakımevleri gerçeğini gördük. Ümraniye, Mamak, Konya’dan arka arkaya vahşet görüntüleri toplum vicdanında çocuklarımızın hafızalarında acı izler bıraktı. Kan içinde daracık kafeste bağıran köpekler, Bedeninin yarısı açlıktan kıvranan diğer köpeklerce yenen ölüler. Barınağın koridorlarında kanlar içinde yatan hayvanlar, çöp torbalarına atılmış ölü köpek yavruları, ağzı sıkıca bağlanan torbalara doldurulmuş canlı kedi yavruları, sonunda da kafasına kürekle vurularak işkence edilen köpekler. Hiçbir korku filmi bizlere izlettirilen bu görüntüler kadar sarsıcı olamaz. Maalesef hepimizin şahit olduğu bu olaylar asla “münferit bir olay” olarak açıklanamaz. Sistemli olarak hayvanların öldürüldüğüne dair pek çok delil var. Olayın münferit olmadığı o video dikkatle izlenince görülüyor. Barınakta onlarca işçinin gözleri önünce bir köpeğin kafasına kürekle defalarca vurulurken herkes sakince izleyip işine devam ediyor. Diğer köpeklerin de ölüm sırasının bekletilip, vahşetin izletildiğini hepimiz gördük. Bu işkenceyi yapanların tutuklanması yetmez, en ağır cezayı almaları da yetmez; “ilaçlama yaparken bana saldırınca vurdum” diyerek kendilerini savunmaya çalışsalar da kaydedilen diğer görüntüler, orada hayvanlara sistematik zulüm uygulandığını kanıtlıyor. Devasa alanlara yapılan bu bakımevlerinin yaşanan süreçte durumu ortada iken Manisa’da da devasa bir bakımevi yapılmaya başlanması yalnızca bizleri değil artık tüm Manisalıları endişelendirmektedir” dedi.
ÇÖZÜM KISIRLAŞTIRMA VE AŞILAMA
Çözümün kısırlaştırma ve aşılama olduğunu vurgulayan Erbirliler, “Manisa ilçe nüfuslarına bakılırsa yaklaşık hayvan sayıları ve bu sayıda hayvanı kısırlaştırmak için gerekli veteriner hekim ve personel sayıları çok çabuk belirlenebilir. Devasa bakım evleri yerine her belediyenin kendi sınırları içinde en fazla birkaç dönüm yer işgal edecek bir bakımevi yapması ve kısırlaştırma merkezi-ünitesi kurması ve kısırlaştırmanın eşzamanlı olarak seferberlik halinde tüm ilde başlatılması ile 2 yıl gibi bir süreçte sahipsiz hayvan sayısında ciddi biçimde azalma olacaktır. Küçük ölçekli bir kısırlaştırma ünitesinin 3-4 adet konteynır ve kulübeli sundurmalı 5-6 bahçelik alandan oluştuğu, bir veteriner hekimin bir günde çok rahat 10-15 köpeği kısırlaştırdığı göz önüne alınırsa, en küçük belediyenin bile asgari 2 veteriner hekim, tekniker ve bakıcı istihdam ederek yeterli sayıda kısırlaştırma yapacağı görülmektedir. Kısırlaştırma gibi insani, tıbbi ve etik bir uygulama ile büyük bütçelere gerek kalmadan, belediyelerin kendi öz kaynakları ile sokak hayvanı sayısının ciddi biçimde kontrol altına alınacağı kesindir. Yasaya göre nüfusu 75 bini aşan belediyelerin 31.12. 2022 tarihine kadar bakımevlerini faaliyete başlatmaları gerekirken bitim süresine yaklaştığımız bu günlerde Akhisar, Alaşehir, Soma, Şehzadeler, Turgutlu, Yunusemre ilçe belediyelerinin bakımevi ruhsatlarını alarak faaliyete başlamadıklarını görüyoruz. Bu sebeple kısırlaştırma, aşılama bulunduğu yerde bakım hizmetlerini vermedikleri her gün bir hayvan veya bir insanı yani toplum ve çevre sağlığını tehlikeye attıklarını söylersek yanlış ifade etmiş olmayız. O sebeple küçük belediye büyük belediye demeden her belediye bakım evi kurmalı, kısırlaştırma ve aşılama hizmetlerini yapmalı. Bu sorunun daha hızlı veya daha kolay bir çözümü yok.” diye konuştu.
CÜNEYT HASÇELİK