Dünya’ya 1957 yılında gelmişim. 

Daha önce nerede miydim? 

Büyük ihtimalle cehennemde. 

Cezamız bitmiş olacak ki, 

Yeryüzü cennetine gönderildik. 

O yıllarda, kapılarda, “Hoşgeldin bebek” 

Yazıları yoktu. 

Kundaklara sarılıp, sarmalanıp 

Adeta mumyalanıyorduk! 

El oynamaz,  

Bel oynamaz, 

Kalça çıkığımız olmazdı! 

Şimdikilerde kundak yok, 

Kuşak yok . 

Hepsi gece el ayak ortalıktan çekilince 

Firardalar! 

O bar senin, bu bar benim 

Çalsın sazlar, oynasın kızlar! 

Sabah olmadan yataklarına dönüyorlar! 

Dönmekle kalmıyorlar her türlü dolabı 

Döndürüyorlar 

Ebeveynlerini kafalamak adına 

Gülme, ağlama, süzme, 

Agulama, 

Ailenin psikojik durumuna göre  

Pozisyon alma 

Numaraları olmazsa olmazları. 

Geçen gün arkadaşım  

2 aylık torunum bana “dede“ diye seslendi 

Yok artık devenin nalı dedim!  

Ne dedin? Ne dedin? 

“Ne tatlı adam” demiştir dedim 

Çevir gazı boşa yanmasın! 

Ama o hala 

Yok yok ,“dede” dedi, ısrarcılığındaydı 

Kundakta da, beşikte de büyüsen sarılsan da 

Sarılmasan da sonunda 

Zıbınlara sığmaz oluyorsun. 

Yaşamızın zaman kuşağında 

Mustafa Kemal’e denk gelmedik. 

Bize sağ cenahtan Demirel’ler, Tansu Çiller'ler 

Mesut Yılmaz’lar 

Özal’lar, Erbakan hocalar, Binali’ler 

Güller, Recep Tayyip Erdoğan’lar nasip oldu! 

Soldan “Karaoğlan” dedikleri biri 

Beyaz güvercine binip kaşla göz arasında 

Uçup gitti… 

“Hiç birisi sevilmedi 

Onun kadar! “ şiirlerle uğurlandı! 

1960 ile 1980 arasında politika 

Gel - gitlerle doluydu 

Asker postalların,“ rap, rap” sesi sokaklarda yankılanıyordu. 

Ne zaman radyolarda “Hasan Mutlucan’ın gür 

Ve tok sesini duysak 

Aha! Darbe oldu galiba derdik. 

Başkaların elleri tetikte iken 

Bizim kulaklar, sıkıyönetim komutanlığının  

Radyodan yapılacak duyurularına kilitliydi! 

Öyle bir zamanda Dünya’ya geldik ki, 

Yokluklar, haksızlıklar 

Avantalar lavantalar, karaborsa kuyrukları 

1 Mayıs’lar da ölümüne hak arayışlar! 

Kahve taranmaları, 

1 dolar’ın, 50 TL olduğunu görmeler 

Doğal olan, olmayan felaketler, 

Sopalar, zincirler, kurşunlar! 

Kelepçeler, zindanlar askeri ve sivil darbeler! 

NerEden geldin? diye sordu biri 

Cehennemden. 

Yanlışın var! Orası cennetti! 

Asıl burası cehennem! 

Desene ondan yanıyoruz! 

Cehennem kazanlara düsen biz. 

Ateşlerde pişen biz. 

Kazıklara oturtulan biz. 

Sorguya çekilen biz. 

Günahkar biz! 

Bize, her yer cehennem 

Ulen! Ne bitmez çekimiz varmış.. 

Doğumdan, yaşamın sonuna kadar 

Çile Bülbülüm, ÇİLE!