Özündeki iyi olan nitelikleri, birtakım dış etkenler nedeniyle zamanla kaybetme veya ahlak başta olmak üzere dil, din, kültür, ticaret, siyaset, tarih, aile ve namus kavramını, evrensel insani ilkelerden uzak, maddi güç ve egoist şekilde hiçbir kural tanımadan onaylayıp, yaşamaktır yozlaşma (Dejenerasyon). Toplumlar, bireylerin bir araya gelmesiyle oluşan birlikteliklerdir ve sonrasında ise devletler, milletler ve dinsel inanışlar da bu sayede ortaya çıkar. Yozlaşmayı dört farklı şekilde gösterebiliriz; siyasal, toplumsal (sosyal), bilimsel ve ekonomik yozlaşma diye ayrılır.
      Yozlaşmanın nedenlerine baktığımızda ise; güçsüzlük ve zayıf kurumsal yapılar, yoksulluk ve gelir adaletsizliği, etik ve değerlerdeki bozulma, siyasi istikrarsızlık ve kültürel faktörler öne çıkar. Bu durumun en yaygın olduğu yerler ise kamu sektörü, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve spor organizasyonlarıdır. Yozlaşmayı kategorilere ayırsak bile, aslında hepsi de birbirine bağlı kavramlar çünkü bir türü olmadan, diğer yozlaşma türleri eksik kalır.
         Bireylerin ve bireylerden oluşan toplumun etik değerlere sahip olması gerekir. Etik değerlere sahip olmayan toplumlar ise yok olmaya veya en azından muasır medeniyetler seviyesine gelemez ve hep geri kalmaya mahkum bir hale gelir. Etik kavramının özüne baktığımızda, insanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan; değerleri, normları, kuralları doğru- yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan araştıran felsefe veya ahlak bilimidir diyebiliriz. 
        Ahlak ve etik kuralların ortadan kalkması veya zayıflamasıyla, toplum içerisinde değerler karmaşası oluşur ve zamanla da “faydacılığın" her şeyin önüne geçmesine neden olur ve böylelikle toplumsal yozlaşma ortaya çıkar. Toplumda yaşanan yozlaşma hayatın her alanına yansır, bu durumu ortaya çıkaran sebeplerin başında ise devleti oluşturan bürokratik kurumların vatandaşlara sunduğu hizmetlerde eksik kalması veya çıkarcı bir şekilde davranmasıdır. Adaletin eşit, hakça ve hızlı dağıtılamaması, parasal gücün hak ve hukukun önüne geçmesi, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve adam kayırma yozlaşmanın sebeplerindendir ve bireylere, topluma ve devlete kanser hücresi gibi yapışır bu durum. 
       Toplumsal yozlaşmayı engellemek için sosyal adaletin tesis edilmesi gerekmektedir. Herkesin hakkının gözetildiği ve tabii ki eşit şekilde yaygınlaştırıldığı bir sistem ve düzen kurulmalıdır. Ülkedeki tüm kesimlerin kendi kabiliyetine uygun şekilde yükselmesi sağlanmalı, doğuştan gelen yetenekli insanların arka plana atılmaması, herkesin ürettiği hizmet kadar maddi ve manevi mükafata kavuşturulması gerekmektedir. Sosyal adaletin bir milletin tüm fertlerince özümsenmesi veya devletin tüm müesseselerine yerleşmesi ise o ülke insanlarının daha mutlu ve huzurlu olmasını sağlar. Bir ülkede adalet, hak ve hukuk olduğu müddetçe, hem toplum ve hem de devlet yapısı güvence altındadır.
        Her şeyden önce, ahlaklı bir nesil yetiştirmek ve yozlaşmayı durdurmak için ailelerin ve devlet kurumlarının rolü büyüktür. Hem toplum ve hem de devletin kurumları ve özellikle eğitim kurumları evrensel etik değerlere göre kurallarını çizmeli, ona göre davranmalıdır. 

Hep mutlu ve huzurlu kalmanız dileğiyle, sevgiler ve saygılar