Hayat, genelde büyük hedefler ve önemli olaylar etrafında şekilleniyor gibi görünür. Mezuniyetler, yeni bir iş, düğünler ya da büyük başarılar... Ancak insanı asıl büyüten ve onun olgunlaşmasında kişiliğinin şekillenmesindeki en büyük etken değildir.

İnsani olgunlaştıran ve ona derin anlam katan, hayatın küçük anlarıdır. Hayatımızdaki en küçük anlar biz fark etmeden kişiliğimizin ve karakterimizin oturmasında büyük rol oynar.

Bir fincan kahvenin buharında saklı huzur, sevdiğiniz bir şarkının tam da ihtiyacınız olan anında çalması, yolda tanımadığınız birinin gülümsemesi… İşte bunlar, hayatın fark edilmesi gerek en değerli anlarıdır. Büyük hedeflerimize koşarken,  bu küçük ama bizim için bir o kadar mutluluk verici anıları kaçırmak ne büyük kayıptır.

Hayatın gerçek tadını, anıların özel olduğunu bilen ve her anına dikkat eden insanlar çıkarır. Sabah pencereden içeri dolan güneş ışığı, bir dostla yapılan derin bir sohbet ya da tanımadığınız bir çocuğun size masum gülümsemesinde gizlidir hayatın gerçek tadı.

İnsan bazen kendine sormalı: "Son kez ne zaman durup çevreme bakarak şükrettim?"

Daha fazla para kazanmak, daha çok seyahat etmek, daha büyük hedeflere ulaşmak… Ancak, asıl huzuru ve mutluluğu sağlayan şey, şimdiki anı yaşayabilmektir.

Bu yüzden, bir an dur ve derin bir nefes al. Çevrendeki güzellikleri fark et. Telefonu bir kenara bırak, gökyüzüne bak ve o anın sana sunduğu huzuru hisset. Hayat, kaçırılmayacak kadar kısa ve fark edilmeyecek kadar güzel.

Unutmayın büyük hedeflere ulaşmaya çalışırken kendimizi yıpratmak yerine, küçük anlarla mutlu olmaya çalışın. Hayat kendimizi yıpratacağımız kadar uzun değil....