Ben bir köylü çocuğuyum. Çocukluğum ayağı yalın başıkabak geçti. Kapımızda koyun keçi sürüsü, çifte koşacak bir çift öküz ve at; sağacak birden çok inek ve dana tosun düve hiç eksik olmadı. Her yıl Kurban Bayramı geldiğinde, rahmetli babam, sürünün içinden, en semiz koç seçer; önce onun alnına, boynuzlarına kına yakar, Bayram Namazından gelir gelmez de, gözlerini bağlar, günlerce önce elleriyle bilediği bıçakla canını acıtmadan keserdi. Babamın kurban kesme ritüeli yıllardır hiç gözlerimin önünden gitmedi. Ekonomik şartlar elverdiğinde, bende bu geleneği sürdürdüm. Taaa ki toplu halde vekâletle kasaba kurban kesme yetkisi verip, kasabın kurban kestiği mekâna giderek, kesim işlemini yerinde görene kadar. Onlarca kurbanlık hayvanın, birbirinin gözleri önünde boğazlanmasını görünce, içimden bir ses bu bir ibadet değil, soy kırım ve de vahşet dedi. O gün bu gündür, kurban adı altında hayvanların boğazlanmasını, zihnimde iç dünyamda sorgulayıp duruyorum. İşte bu yazı iç dünyamın dışarı yansıması düşüncelerimi, paylaşmak adına kaleme alındı. Hadi azıcık düşünelim! Birazcık akıl edelim.! Ve de kurban kesiyorum diye bir günde; binlerce, milyonlarca hayvanın canına kıymak niye diye kendimize soralım. Daha Kurban Bayramına çok var,” Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü” deyiminin zihninizde sorguladığını duyar gibiyim. Niçin olsun? Belki de birkaç masum hayvanın canını bağışlarsınız diye düşündüm… Hayvanların canını bağışlamalı mıyız? Bence evet! Kurban Kesmek İslami bir Ritüel mi? Elbette hayır. Nereden biliyorum? Kuran’ı Kerimi 7 kez Müzzemmil Süresi 4. “1,2,3,4. Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.” Bağlı kalarak okudum. Tevrat’ı Zebur’u İncil’i inceledim. Buda’yı ve de Zerdüşt’ü okudum. Hâsılı İslam geçinen, Kuran’ın İlk emri oku ayetine rağmen okumayanlara inat okudum ve araştırdım. Şıh’a Şeyh’e biat etmek yerine, kendi yolumu seçtim. Tarihçi Yazar Ali Narçın’ın Dünya Uygarlıkları setini tek tek inceledim. Önce düşündüm, sonra akıl ettim. Binlerce yıl önce yaşayan devlet ve uygarlık insanları ile 21. Yüz yılda yaşayan bizlerin arasında; özellikle de inanç konusunda, bir arpa boyu yol alamadığımızı üzülerek gördüm. Yeri gelince bilişim çağında yaşıyoruz diye övünürken, hala bizi yaratan Allah’ı yakından tanımadığımızı gördüm ve bilmediğimize şahit oldum. İnsanoğlu niçin kendini yaratanı bilmiyor tanımıyor? Yeri gelince konuşuyoruz ya da konuşulanı dinliyoruz. Allah Kâinatı ve İnsanı bilinmek istediği için yarattı diyeni dinliyor ve inanıyoruz. Mademki Allah bilinmek istiyor, biz niçin bilmiyoruz? Neden rahmetli, ilahiyatçı Yazar Yaşar Nuri Öztürk’ün İfadesiyle Allah ile Aldatılmaya gönüllüyüz? Siyasal İslamcılar ve de inananların sırtında holdingleşenler, binlerce yıl önce uygulanmış i ritüelleri günümüzde insanlığa ibadet diye dayatıyor. Kendi kendimize niçin sormuyoruz. Senede bir kere hayvanları toplu katlederek, fakire yoksula et yedirmek hangi aklın eseri? Bizi ve Kâinatı yaratan Allah’ın sıfatlarından birisi de Gani değil mi? Bir kısım insanı, kurban kesecek ekonomik güçte yaratırken, niçin birçok yoksul ve muhtaç yaratılmış ya da var! Sözüm ona, dünyayı yönettiğini iddia eden, sözüm ona çakallar, Dünya'nın yeraltı ve yer üstü zenginliğini ve devletlerin Gayrisafi Milli Hasılasını; insanlara eşit dağıtsa; hayvanların toplu katliamına ihtiyaç kalır mı diye, hiç düşündük mü? Bu soruyu her Âdem, kendine sormalı. Sorunun cevabını kendi vicdanımızda aramalı. Ve de devleti yönetenlere, ya da yönettiğini zannedenlere, benim hakkımı yeme diyebilmeli. Bunu dediğimiz gün, kan emici vampirlerin yok ve yoksulun kanını emme devri son bulacak, hayvanlar toplu katliamdan kurtulacak, aç açık kalmayacak kehanetinde bulunmak isterdim. Bu kadar çene çaldıktan sonra, isterseniz Tarih’e damgasını vuran birkaç uygarlığın, Kurban ritüellerine yeniden birlikte bir göz atalım. Niçin yeniden diyorum? Bu konuya geçen yıl 17 Temmuz 2021’de Kurban Başlığı ile kaleme almış ve yayımlamıştım. Hadi gelin, hep birlikte, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın, ifadesiyle uygarlığın başladığı, Sümerlere gidelim.. Sümerler MÖ. 4000 – MÖ. 2000 “yılları arasında bugünkü, Güney Irak’ta, bilinen ilk sistemli yönetimi kuran ve kendinden sonraki birçok medeniyete etki eden Sümerlerde kurban ritüelleri, Ziggurat adı verilen tapınaklarda gerçekleşirdi. Kişisel kurban ritüellerinde genellikle, ekmek, şarap, tereyağı, bal, tuz gibi yiyecekler kutsal mekândaki Tanrı heykelinin önüne konuluyor, sağ ayağı ve böbrekleri kızartılarak Tanrıya ikram edilecek olan bir sığır öldürülüyor, törene katılanlar arasında paylaşılıyordu. Toplu törenlerde ise, hayvanların insanlar için yaratıldığı vurgulanırken, bu durum şu sözlerle orada bulunanlara özenle anlatılıyordu; ‘Koyun insanlığın vekilidir; insan yaşamı için bir koyun vermelidir, insan başı yerine bir koyun başı vermelidir’’ 2- Hititler MÖ. 17 yüzyılda Anadolu’nun ilk merkezi gücü olan, ‘’bin tanrılı halk’’ olarak adlandırılan Hititler için bayramlar önemli bir yer tutmaktaydı ve kurban sunumları için katı kuralları bulunmaktaydı. Ülkenin ilk meyveleri, bir yaşındaki hayvanları, yiyecek ve içeceğin ilkinin sunulması gerekiyordu. Pis olarak kabul ettikleri domuz ve köpeği kurban olarak pek tercih etmiyorlardı. Kurban için tercih edilen hayvanlar genellikle öküz, koyun ve keçiydi. Tanrılar için seçilen hayvanların kusursuz ve iyi durumda olmaları gerekirdi. Hititlerde kan akıtmak önemliydi, bazı kültürlerde görülen yakarak kurban etme yerine, hayvanlar boğazları kesilerek öldürülürdü. 3- Antik Yunan Antik Yunan’da Hititlerden farklı olarak kurban için seçilen hayvan kan akıtılarak değil, belli parçaları ya da tamamı yakılarak Tanrılara sunulurdu. Çok sayıda olan Tanrı ve Tanrıçaların her biri için belirlenmiş evcil hayvanlar, yabani hayvanlar, kuşlar hatta balıklardan oluşan kurbanlar sunulurdu. Genellikle, ‘’Gök’’ ile alakalı Tanrılar için az tüylenmiş, yeraltı ve öte dünya Tanrıları için ise siyah renkli kurbanlar tercih edilirdi. Bir kadının doğurganlığını artırması için, toprak tanrıçasına tohum saçması ve savaş Tanrısına kömür sunması gerekirdi. Denizciler ise rüzgâr için Poseidon’a yanmış kurbanlar sunmalıydı. 4- Mayalar İspanyol işgaline değin (MS. 1697) Meksika’nın güneydoğusunda binlerce yıl varlığını sürdüren Maya medeniyetinin, kurban ritüellerinde insan kurban etmesi 12. yüzyılda başladı. Mayalar, Kafkas Arnavutlarında görülen bir esir kurbanı ritüeli uygularlardı. Bu ritüelde, alınmış esirlerden birinde olağandışı bir durum görülürse, bu esirin boynuna kutsal olduğuna inanılan pamuk bir ip bağlanıp, bir yıl süresince tüm istekleri yerine getirilerek yaşatılırdı. Sonunda vücudu gül yağı ile ovulduktan sonra Ay Tapınağı’nda rahip tarafından kalbi çıkarılırdı. Rahip, bu kalp üzerine elini koyup dua ederek halkı kutsardı. 5- Aztekler Mayalar gibi Azteklerde Amerika kıtasında büyük bir medeniyet kurmuş ve Mayaları bile gölgede bırakacak şekilde kurban ritüelleri gerçekleştirmişlerdir. Geleneğe göre ilk doğan çocuk veya onun yerine satın alınan bir kölenin kurban edilmesi gerekiyordu. Bazı bayramlarında ise Tanrı bedenlerinin ekmek gibi ortaklaşa yenmesini temsil eden uygulamada, insan olan kurbanlığın eti ve kanı hamura karıştırılarak tapınanlarca yeniyordu. Kurban ritüelinin diğer bir parçası da kurbanın kalbinin sökülüp atar vaziyetteyken tanrı heykelinin önüne bırakılır, cesedin derisi yüzülüp, törene/bayrama katılanlardan biri tarafından giyilip, kanın akıtılarak gezilmesiydi. Azteklerde insan kurbanın temelinde Tanrı için kurban edilen insanın bedenin paylaşılarak yenmesi esası varmış! Kim diyor? Elbette ben demiyorum! Uygarlıkları araştıranlar, kazılarda çıkan tabletleri okuyanlar ve tarihi yeniden yazanlar söylüyor. Ve ben sadece onların yalancısıyım. Geçen sene kaleme aldığım bir yazının bir benzerini niçin bu yılda kaleme aldım? Bu soru doğru soru aslında… Zannedersem sizde ülke medyasını yakından takip ediyorsunuz. Kan emiciler, Milli Bayramlarımızı yok sayan; akan kurban kanından beslenen gafiller yine işbaşında. İlan veren verene. Kurban bayramına sayılı günler kaldı! Yolunacak Kaz arayanlar 20/25 milyon liralık Büyük Baş Hayvan hissesin %50 indirmişler. Tertemiz saf inancınla kandırıyorlar be kardeşim seni… Kanma! Binlerce yıldır, cehalet diz boyu! Sen yaratılmışların en şereflisi, kâinatın Hülâsası Yaratan Allah’ın Halifesi insansın! Kendi yerini ve değerini keşfetmemek için inat ve ısrarla niçin direniyoruz? …/