Başlıktaki bir vakıf Manisa’ da yok. Vakıf dediğinizin gelir kaynakları ve çalışma sistemi bellidir, siyaset üstüdür, çıkar amacı gütmez, halka ve evrensel bilgiye dayalı hizmet amacı taşır ve kişilere bağlı değildir, kurumsal bir nitelik taşır.

Böyle bir vakıf Manisa’da kurulmalıdır. Böylelikle Manisa’da bu yönde çalışacak, araştırmalarını yayınlatabilecek gençlere yol açmak gerek; bu konuda emek verecek olanları teşvik etmek maksadıyla ‘kurumsal bir çatı’ güvencesinin sağlanması gerek…

Düne ait birçok materyal kayboldu; hiç olmazsa elimizdekileri koruyalım; bunun için öncelikle iyi bir saha araştırması yapılması gerek, envanter ve dökümanların peşinden koşturmak gerek.

Bunu neden istiyoruz?

Bir kere tarihi belge ve hatıraların toplanması, arşivlenmesi için istiyoruz.

Allah razı olsun, elindeki kıt imkânlarla, yakın geçmişte bir Çağatay Uluçay İbrahim Gökçen bizlere bazı bilgiler ulaştırabildi.

Ardından Tezcan Karadanışman’ın gayretleriyle ‘Manisa Bizimdir’ fikriyatı zihinlerde yer buldu.

Aksakal kardeşlerin yeni araştırmacıları cesaretlendiren katkılarını da unutmamak lazım.

Bugün Sayın Valimizin bu konulara ilgisi ve Manisa İl Kültür Müdürü Sayın İbrahim Sudak’ın gayretli çalışmaları bizleri mutlu ediyor; bakın arkeoloji müzemiz hayaa geçmek üzere, Saruhan dönemine ilişkin bazı yapıların restorasyonu yapıldı, Fatih Kulesi bitmek üzere, Eski Vali konağı şehir müzesi olacak… Bunlar harika gelişmeler.

Bunun yanında;

Manisa’ da bireysel anlamda gayretli, iyiniyetle ve elindeki kıt imkânlara rağmen Şehir tarihine-kültürüne hizmet eden vefâkar arkadaşlar var; hakikaten verimli çalışacak kapasiteye sahip kişiler bunlar.

Ancak bu mayanın ‘kurumsallaştığı’ söylemek zor; insanı sıkıntıya sokan nokta bu: Türkiye de ciddi anlamda kurum kültürü de yok.

Mesela Manisa Belediye arşivlerinin bile doğru-doğru tasnif edilmediği, oda- birliklerdeki faaliyet raporlarının bile geçmişe doğru iyi derlenmediği; hatıratları olup da gelecek kuşaklara aktarılmak üzere korunmaya alınmadığı ve özellikle genel anlamda arşivcilik ile yerel kültür hassasiyeti konusunda yeterli bir duyarlılığının olmadığı bir dönem yaşıyoruz.

Demek istediğim şu

Şehrin kültür ve görgü derinliğindeki tarihi perspektifi gözden kaçırır ve evrensel değerlerle harman edemezseniz, o şehir ‘yozlaşır.’

Belki şu söylenebilir, Başkanlarımızın, yöneticilerimizin işleri yoğun, öte yandan Şehir Kültürüne katkı anlamında, seçimlerde oy’a dönüşümü belirsiz, hatta ‘gereksiz’ bir yatırımı, kendi bütçe disiplinleri açısından ertelenebilir görebilirler…

Fakat öyle bir kafa yapısı var ki, mesela günü birlik eğlence modunda, buna karşılık yılların birikimini taşıyıp iki kelam için onlarca cilt kitap deviren araştırmacıların emeklerini küçümsüyor; hoş değil bu.

Bunları aşamazsak sonra ‘neden biz adam olamıyoruz!’ deriz.

Kaldı ki bu vurdumduymazlık yeni de değil;

Cumhuriyet’i iyi anlamayan ve tarihe meraklı olmayan bir sözde ‘aydın-okumuş’ kesimin salt ideolojik tavrı kadar; ‘muhafazakâr’ olduğunu iddia edip geçmiş eserlerin kıymetini anlamayan, yeniden değerlendirilmesi ve üzerinde bilgi üretilmesinin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen siyasi gruplar da var...

‘Popülerlik’ adına bir kısım yandaş tutumlar üzerinden de toplumsal bilinç yükselmez; mesela isteniyor ki herkes ‘yandaş’ olsun…

Kültür’den dahi rant devşiren hazırcılık da keza böyle!

Yok öyle yağma! İnanın, bilimsel ve evrensel diyalektlik bu çeşit tür insanların adlarını anmayacak… Sadece ilkel tutumlarına örnek olarak, ‘cahildiler’ diyecektir.

Oysa bilimin evrensel değerleri var.

Bizler, kültür ve tarih araştırmalarını, geleceğe ışık tutmak üzere kaynakçaların elimizde olması için istiyoruz.

İşte bu materyaller maalesef gittikçe azalıyor.

Dediğimiz gibi önce kurumsal kültür olacak…

Örnekler verelim.

Mesela Manisa’da, çocuk hastanesi var, geçmişte Moris Şinasi,’ nin arşivi vardı, çöpe atıldı… Kim yaptı, ne zaman oldu, isimlerini veririm ama faydası yok; burada esas olan zihniyet yapımızla ilgili bir eksiklikten söz ediyorum.

Mesela okullarımızın tarihi; diyelim ki bir Ali Rıza Çevik İlkokulu’ nun folklor kıyafetleri, bazı arşiv ve kütüklerinin iyi korunmadığı gelen haberler arasında.

Yine, mesela Refik Şevket İnce, 1920’ de Manisa Milletvekili olarak Meclis’e gitmişti; onun Manisa Kütüphanesi’ ne bağışladığı kitaplar nerede?...Belki İzmir kütüphanelerinde bazı ciltler vardır ama bağışlanan yerden uçması garip!..

Mesela Nihat Yörükoğlu (hangi kuruma bağışlatıp nasıl yok olduğunu söylemeyeyim artık!), ya da mesela Evangelos Nikolis Efendi’ nin (Kulalıdır) kitapları… Ki bazı kitaplar yunan

harfli Türkçe yazılmıştır ve Karaman Rumlarından’dır, çok değerli yazmalardır ve maalesef artık okunamamaktadır, çünkü bu sesler unutuldu. Oysa bu kitaplar Osmanlı ve döneme ilişkin büyük bir kaynakça oluşturuyordu.

Daha sonraki yıllarda Turgutlu’ da Eftal Sevinçli’ nin kitapları; mesela Yurdun Güvener (Gördeslidir) kitapları ki evi kütüphane gibidir… Bunun yanında hatıratlara sahip olan veya ellerinde eski dönemlerin kayıtlarından notlar olduğu söylenenler var; Sadık K., Prof. Şükrü E., Oğuz G., Oktay G. (Ege Üniversitesi), Nazım B., Enis K., Mustafa Ö., daha başka isimler de var, mesela Yümnü G., var daha ama kişi bilgilerini paylaşmak doğru mu emin değilim.

Peki kişilerin terekelerindeki hatıratlar toplanamıyor da Kütüphaneler de durum nasıl?

Mesela, Manisa Kütüphanesinde, o dönemlerin kitaplarından, Yeni Doğuş, Bozkurt, Gediz Dergilerinin tıpkı basım ciltlenip yayınlanması lazım, çünkü bazı dergiler yıpranmış, bazı sayfalar kopmuş...

Tüm bu dökümanların korumaya, araştırılmaya, üzerinde çalışılmaya ihtiyaç var.

İşte bu çalışmaların disiplinli ve evrensel kültüre de katkı anlamında ele alınmasının önemli olduğunu düşündüğümüz için, ‘Manisa Kültür ve Tarih Araştırmaları’ gibi bir vakfının kuruluşunun önemli olduğunu söylüyoruz.