Sedefli Krallar (PearlyKıngs) İngiltere’de, seyyar satıcıların ve dükkân sahiplerinin, adaletli karar vermeleri için başvurdukları saygın tüccarların adıdır.

Sedefli Krallar, özellikle 19. y.y.’da, anarşi dolu Londra sokaklarında, tezgâh kavgasına girişen birçok esnafın ticaret hayatını korumuştur. O yıllardan bugüne çok zaman geçti ama bugün İngiltere’ de hâlâ avluların arasında hâlâ küçük tezgâhlarını açan işletmeleri bulabilirsiniz.

Bu dükkânlar bazen bar, şarküteri, kasap veya bakkal ya da kurabiye-çikolata satıcısı olabilir.

İşte yüz elli yıl öncesindeki bu işletmelerin olduğu yerlerde, 19 yüzyıl diyelim buna, sokak satıcılarının yer kavgaları ciddi bir riskti; esnaflar ve seyyarlarla birbirine girdiği gibi, bazen dükkân sahipleri de komşularına diş biliyordu. İşte bu karmaşa ortamında ‘arabulucu’ ya da hakemlik yapacak birileri gerekiyordu…

‘Sedefli Kralların’ kökeni budur, onların sözü dinlenirdi, kararlarına saygı gösterilir ve ortam yatışmaya başlardı.

‘Sedefli Kralların’ kasketlerinde dizi dizi sedef düğmeler olduğundan, hareketli bir çarşıda bile kolayca fark edilirlerdi.

Bizim ülkemizde de, bundan çok-çok seneler evvelinde, hatta 1300’lerde bile Lonca Teşkilatı vardı. Esnafın arasındaki sorunları çözmekte bu akil kişiler arabulucu olurdu. Elbette bu teşkilata kabul edilmenin belirli şartları vardı; insanları birbirine kefil olabilirlerdi.

Şimdi onların yerlerini alan Oda-Dernekler var. Ancak bunlar ‘sedefli kralların’ işlevini karşılamıyor. Çünkü ülkemizde genel olarak ticari hayatın ahlakî ve kazanç esaslarının temelini teşkil edecek bir gelenek yapısı kalmadı; ayrıca ‘lonca benzeri’ teşkilatlarda ki sorumluluk yapısını bozuldu!

Belediyeler, esnaf ve ticari hayat arasındaki bağ yeterli düzeyde gelişmedi; AVM’ ler bir yandan, ekonomik baskılar diğer yandan, sokaktaki ticari hayatta bir düzensizliktir gidiyor!

Kural kalmadı.

Ticari adap-usul de dahi sıkıntılar var.

Ne yapmalıyız peki?

Bir: Dükkân izinleri verilirken, sertifikasyon aranmalı ve kar/zarar hesabını çıkarabilecek bir döner sermaye mantığını bilip-bilmediği sorgulanmalıdır…

İki: Aile işletmelerine büyük önem verilmelidir. Tabii bunun alt-yapısını hazırlarken iyi araştırma yapılmalı, meslekî kültür ve hayat görgüsüne sahip olan insanlar seçilmelidir. Tabii bu konuda yakın akrabalarla ortaklıklarda orta vadeli vergi indirimleri uygulanmalıdır.

Üç: Belediyeler ve imar düzenlemelerinde mahalle ve esnaf kotalarının iyi belirlenmesi gerekiyor.

Dört: Belediye ve ticaret odalarının, vitrin ve mekân düzenlemeleri için orta vadede teminat sağlanacak destekleri sağlanası gerekiyor; buna vitrin çerçevelerine getirilecek estetik normlar dahildir.

Beş: Mahalle alış-verişini özendiren tedbirlerin alınması gerekiyor. Belediyeler özel gün kutlamalarında (mesela bayram ya da yılbaşında; anma günlerinde) esnafa destek olmalılar; bunun için kampanyaların hazırlanması gerekiyor. Yetkililer bir araya gelecek, belki banka promosyonlarıyla yerel işbirliğini güçlendirici adımlarla hep birlikte çarşı esnaflarının işlerini arttırmaya çalışacaklardır.

Altı: Yerel kültür çalışmaları arttırılırken, magnetler hazırlanmalı, tabelalarda figürler ve ürün tescil ve kalite normlarına ilişkin çalışmalar yapılmalıdır. Bunun internet ve örgün satış ağında Belediyelerin desteği sağlanmalıdır.

Yedi: Büyük şirketlerin ve uluslararası markaların küçük esnafın yıkımına yol açacak baskılarına nasıl göğüs gerilebileceği hakkında çalışmaların yapılması gerekiyor. Bu konu sadece ‘nefes kredileri’ ya da yatırım teşvikleriyle

çözümlenmez, daha okulda yerel kültür, alışveriş güvenilirliği; mahalle dokusunun yenilenmesine gayret etmek gerekir.

Tabii bu söylediklerimiz bugünün Türkiyesinde politikalara kurban edilebilir; hatta belki de kimse böyle işler için kafa yormak istemez!

Üstelik toplumsal zihniyet açısından bakıldığında, zamanımızda yerel iletişimi güçlendirmek ile mahalle kültürü ve emek değerlerin küçümsenmesi bir ‘moda’ halini aldı.

Küçük esnafın yaşamasının zor olduğu bir dönemdeyiz.

Lütfen, ilgili sektör odaları-sendika veya ticaret borsa başkanları, çarşı sokaktaki esnafın halini anlamak için gidin görüşün onlarla.

Peki bizim önerimiz nedir, diye soracak olursanız.

Bizim önerimiz yerel güçbirliklerini teşvik etmek yönündedir… Küçük sermayeler birleştirilmeli, belediyeler, oda-birlik ve Bakanlık katkıda bulunmalı; kalite- verimlilik ilkeleri üzerinden bölgesel bir üretim modeli üzerinde durulmalıdır.

Bu tür organizasyonları teşvik etmek, girişimci ‘üreten-çalışan’ kişilerin emeklerinin takdir edilmesini sağlamak çok önemlidir.

Şunu unutmayalım, bugünün vahşi kapitalizmi bir kader değildir!

Bu işin temeli, BİLGİSİ-GÖRGÜSÜYLE, ticaretin ve hayatın feleğinden geçmiş, yılların birikimini taşıyan tecrübeli, insanların düşüncelerini dikkatle dinlemek lazımdır.

Ticaret ve o bölgenin yerleşiminde, geleneksel değerleri korumak çok önemlidir. Ticaret de bunun bir yansımasıdır; bakın bizde işletmeler o kadar kısa süreli yaşıyor ki, mahalle bakkalımızı bile özler olduk…

Şunu unutmayın; Londra’nın eski bölgelerinde Sedefli Krallar hâlâ var ve o bölgenin dükkânları arasında yüzyıllık, iki yüz yıllık, üç yüz yıllık işletmeler hâlâ yaşıyor.