Sıradan bir gün! Her zaman olduğu gibi Kuğuların ötüşüne doğan bir güneş! Saat 08 00 de Dr. Joe Dispenza eşliğinde, mevcut ana yapılan yolculuk ve cömert anda, hiç kimse, hiçbir yerde hiçbir zamanda ve de hiçlikte buluşma.
Sonra…
Ayna ile güler yüzlü kısacık bir sohbet.
Sohbet devam ederken, günlük rutin beden temizliği. Ve tebessüm eden bir yüzle, güne atılan ilk adım!
Hani kahvaltı mı?
Atalarımız bize “yiyip içtiğin senin olsun, gezip gördüğün anlat” diyen bir özlü söz hediye etmiş…
Onun içindir ki kahvaltı yazıda bize eşlik etmeyecek, kahvaltı masasında kalacak.
Kahvaltıdan sonra, açılan bilgisayar, önce Edebiyat Defterinde ve sosyal medyayı ziyaret! Dostlarla çevrimiçi etkileşim ve gün ortası!
Gün ortasında sokağa çıkmak için ön hazırlık, giyinip kuşanıp sokağa dökülme var! Bu rutin şeyler hiç değişmiyor. Her gün otomatik olarak beyin bu programı kendi kendine uyguluyor. Bedenden de bilinçaltının aldığı rutin karara boyun eğiyor.
Sanırım iki gün önceydi!
Her zaman olduğu gibi, kısa mavi şortumu çektim, siyah tişörtü üstüme geçirdim; Datça’nın badem Çiçeğinden üretilmiş kolonyasını dökünüp çıktım.
Elbette maske takmayı unutmamıştım.
Bahçe kapısı merdivenlerini tırmandığımda, kaldırımın üstünde açık kahverengi üzerine beyaz doğal çizgileri olan sevimli mi sevimli bir Kedi çıktı karşıma.


Tereddüt içindeydi!
Kaçsın mı, yoksa dursun mu, şaşkınlığını yaşıyordu. Gülümseyerek baktım yüzüne! Yumuşacık bir ses tonuyla, aç mısın diye sordum.
Kedi üzerindeki şaşkınlığını anında attı.
Kuyruğunu dikti!
Belini kamburlaştı çıplak bacağıma tırmanmak ister gibi, iki ayağı üstüne dikildi. Başını tenime sürüyor, diliyle yalıyordu.
Şaşkınlık sırası bendeydi.
Ne yapacağı şaşırdım. Dudaklarımdan benimle gel! Sana Marketten yiyecek alayım diye gülümsedim.
Kaldırımın üstüne çömeldi arkamdan baktı…
Kedinin oturduğunu, gelmediğini görünce, dedim ki madem gelmiyorsun, buradan ayrılma! Dönüşte sana yiyecek alacağım.
Yaklaşık 1.5 saat kadar dışarıda kaldım. Dönüşte bir markete girdim 2 paket pınar hindi sosis bir paket süt aldım.
Dönerken eve dua ediyorum. Kedi gitmemiş olsa da aldığım yiyecekleri ikram etsim diye…
Kapının önüne geldiğimde kedi bıraktım bahçe kapısı önünde, gözleri yolda beni bekliyordu. Hem sevinmiş hem de şaşırmıştım.
Demek ki kedi benim söylediklerimi anlamış, samimiyetime inanmış, sözüme güvenerek beni beklemişti. O anki sevincimi kelimelerle anlatmak zannedersem çok zor.
Elim ayağıma dolaşarak Hindi sosisi açtım tek tek verdim. Yerken iki ayağı üzerine dikiliyor ön ayaklarıyla bacağıma sarılıyordu.
Sosisi yedikten sonra bir kaba süt döktüm. Onu da duvarın üzerine bıraktım. Ben eve girerken o su yerine süt içiyordu…
Kedimi çok mutlu oldu yaksa ben mi?
Gerçekten bunu bilemedim! Fikir ve düşüncelerinizi yazarsanız, mutluluğumuza ortak olacağınızı bilmenizi isterim.

Bu da Yuvası  ::))

Formül, beyin tutarlılığı ve kalp tutarlılığının bir birleşimidir. Bu iki tekniği birleştirdiğinizde, zihninizi, bedeninizi ve nihayetinde hayatınızı değiştirme konusunda daha etkili bir yeteneğe sahip olursunuz.

— Dr Joe Dispenza