Son dönemde özellikle sosyal medyada kullanılan dil, gelecek adına üzüntü verici bir hale geldi. Sosyal medya denen mecralarda kullanılan dil, Türkçe'miz için tam bir felaket habercisidir.
Saldırı sadece insanların canına kast etmek ile olmaz. Milletin dilini edebiyatını bozmak da bir çeşit saldırıdır. Dilini yaşatamayan bir milletin benliğini kaybederek yok olması kaçınılmazdır. Türkçe'yi yaşatmadan geleceğe güvenli bakamayız.
Hiç şüphesiz kendi dilimiz, Türkçemiz bir başka güzeldir. Çünkü Türkçe bizim anadilimizdir, ata mirasımızdır, istikbal güvencemizdir. Türkçe’nin her bir kelimesi, bizim için paha biçilmez bir mücevher gibidir.
Tükçe bizim ses bayrağımızdır. Türkçe kıyıda köşede kalmış bir dil de değildir. Geniş bir coğrafyada en çok kullanılan dil Türkçedir. Ebedi vatanımız Anadolu'da milletimizin hafızasında silinmez izler bırakan Yunus Emre, Türkçemizin bayrak isimlerinden biri olmuştur.
Sadece sosyal medyada değil, çarşıda ve pazarda karşılaştığımız reklam panoları ve tabelalar Türkçemiz açısından büyük bir tehdit bulunduğunun açıkça göstergesidir. İşyeri isimlerinde Türkçe tabelalara hasret kalacağımız günler çok yakın gibi görünüyor. Bu konuda belediye başkanlarımıza büyük görev düşüyor. Esnaf odalarımıza da aynı sorumluluk düşmektedir. İşyerine Türkçe isim veren esnaflara plaket ve ödüller verilmelidir.
Geçtiğimiz hafta bir köye gittim. Köy meydanında kahvehanede otururken yan tarafta bulunan küçük bir berber dükkanının tabelası dikkatimi çekti. “Hair Artist” yazıyor tabelada. Bu durum Türkçemizin nasıl bir tehdit altında olduğunun apaçık göstergesidir. Bu hafta Manisa İrfan Meclisi Edebiyat Sohbetleri kapsamında üniversite, diyanet, milli eğitim ve sivil toplum temsilcileri ile bir araya geldik. Okul öncesi eğitimi enine boyuna konuştuk. İnşallah bu konuda bir rapor hazırlayıp ilgili kurumlara sunmayı planlıyoruz.
Yeri gelmişken şu konuya da değinmeden geçemeyeceğim. Şehirlerde, özellikle büyük caddeler ve şehir girişlerinde tam bir tabela kirliliği ve kalabalığı hakim.Tabelaların arasından binalar görünmez hale gelmiş. Aradığımız tabelayı bulmak İçin başka bir tabelaya daha ihtiyacımız var. Ne estetik var ne de sanat. Buna dur diyecek kimse maalesef yok görünüyor. Sorunda hepimizin ihmali var. Çözümde de hepimizin elimizi taşın altına koymalıyız.
Yüz yıllar önce Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277’de yayınladığı fermanında:” Bu günden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.” diyerek Türkçeye sahip çıkarken, bu gün bizler ne kadar utanılacak durumda olduğumuzun farkında bile değiliz.
Türkçe konusunda hassasiyeti olan, destek veren tüm kişi ve kurumlara şükranlarımı sunuyorum. Yunus Emre'nin sevgi ve barış dilini dünyanın dört bir yanına taşıyan herkese özellikle teşekkürlerimi iletmek istiyorum.