Bazı insanlar zamansızdır. Bir yanlış anlaşılma olmasın kastettiğim şey bazı insanların ne kadar vizyon sahibi olduğu ve geleceği hayal edebildiği gerçeği ile ilgili aslında.
Bu bahsettiğim şey herhangi bir işe adım atarken bir sonraki adımını hesaplamasından çok daha öte.
Belki de 100 yıl sonrayı görebilmek…
Bu konu ile ilgili çok örnek var elimde. Ancak ben sadece birinden bahsedeceğim.
George Orwell ‘in 1984 kitabı.
1948 yılında yazılmış olan bu kitabı ilginç kılan şey günümüzü anlatmasıdır. Yeni dünyanın, yeni düzenine tanıklık eden 1984’ü okurken çok şaşıracaksınız.
1947-1948 yıllarında yazılan roman 1984 yıllarındaki hayali bir dünyayı konu alır. 1984 yılını anlatan romanda bu yıllar hiçte iyi anlatılmaz. Özgürlüğün olmadığı, yaşam kalitesinin diplerde olduğu ve buna rağmen bu durumların eskisinden çok daha iyi olduğuna inandırıldığı bir dünya mevcuttur.
Hikayenin ele alındığı Londra, o tarihlerde Britanya İmparatorluğu tarafından yönetiliyordu. Britanya ve imparatorluk, II. Dünya Savaşı'ndan galip çıksa da savaşın verdiği zararlar hem Britanya'da hem de imparatorluğa bağlı diğer bölgelerde büyüktü. Avrupa'nın büyük bölümü harabeye dönmüştü ve küresel gücün kaymış olduğu Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin ordularına ev sahipliği yapmaktaydı.
Savaşların devam ettiği o dönemde güya demokrasinin uygulayıcısı partilerde vardır. Neden bu şekilde söylediğimi yazının devamında daha iyi anlayacaksınız.
Hikaye’nin başında şehirde savaş sirenleri çalmaktadır. Şehirde dev ekran televizyonlardan herkesin sığınaklara girmesi için uyarı yapılmaktadır. Barış Bakanlığı vardır ve bu bakanlık güya halkın huzuru için kurulmuştur. Bakanlık, sürekli şehre kurulan dev hoparlörden halka ne yapması gerektiğini anons yapmaktadır. Şehir halkının birbirleri ile iletişim halinde olması yasaktır. Eve girdiklerinde, evlerinde bulunan kameraya, kendilerine tanımlanan kimlik numarasını, çantalarının içini, eğer var ise ellerindeki evraklarını göstermek zorundadırlar. Biri onları sürekli gözetlemektedir.
Hikaye’nin kahramanı Winston 18 Nisan 1984 tarihinde günlüğüne şöyle yazacaktır. “Artık kimse günlük tutmuyor. Çünkü bunu yapmak demek, ölüm cezası demek. Artık umurumda değil. Bu eski ajandayı tesadüfen buldum. Kimseye yüksek sesle söyleyemediklerimi buraya yazacağım. O kızı yine gördüm. Eminim yine beni takip ediyor.”
Aslında bu kitabın kahramanı Winston hükümet tarafından görevli bir kadının onu takip ettiğini düşünüyordu. Çünkü hükümet başkanı Büyük Birader, şüphelendiği herkesi takip ettirir. Emirlerine karşı gelenleri ölüm cezası ile cezalandırırdı. Fikir suçlarının karşılığı ölümdü.
Kitapta herkesin tek tip kıyafet giyme zorunluluğu ve bu kıyafetin üzerinde kimlik numarası gibi bir numarayı takma mecburiyeti bulunuyor. Hükümet halka ismi ile değil bu kimlik numarası ile hitap ediyor.
Düşünün evinizde bir kamera biri, sizi 24 saat gözetliyor, hata yaptığınızı düşündüğünde uyarıyor ve hatta ne yapmanız gerektiği söylüyor. Yazarın 1948 yılında bunları düşünmesi bu romanı fantastik hale getiriyor.
Günümüze dönüp baktığımda ise bu hikayenin evrildiği yer aslında bize uzak değil aslında.
Dünyayı etkileyen bir salgın bu salgın sonrası alınan önlemlerde kullanılan tüm argümanlar bu hikayenin kanıtı gibi.
Aklınıza gelir miydi? Dünyada bir salgın yaşanacak hepimiz evlere kapanacağız. Dahası bu hastalığın çaresi olan bir aşı bulunacak. Aşı olan herkes bir mobil uygulama üzerinden görünecek. Aşıyı olmayanlar aşı olmaya zorlanacak ve hatta sosyal hayattan izole bir yaşama mahkum edilecek. Yurt dışına hatta şehir dışına çıkmasına engel konulacak. Gerçekten de aksiyon filmi sahnesi gibi.
Nüfus kağıdımı yenilemek için gittiğimde dijital bir ortamda saklanması adına parmak izlerimin alınması da iyi bir örnek. Bu durum da ilgimi çekmişti.
1984 isimli bu kitapta nabız atışlarınızın kontrol edildiği mekanizma ile günün hangi saatinde heyecanlandığınız ölçülüyor. Oysaki hükümet size tek düze bir hayat sunuyor. Erkek kadın ilişkisinin olmadığı, tek sosyal alanınız hale gelen evinizde zaman geçirip geçirmediğinizi bile kontrol ediyor. Bu kontrol mekanizması iyilerin ceza aldığı ispiyoncuların ödül aldığı bir sistemdir.
Günümüzde ise nabız atışlarınızı ve sağlık sorunlarınızı tespit eden çipler deri altına yerleştirileceğinden bahsediliyor. Üstelik sağlıkta devrim nidalarıyla. Gerçekten de sağlıkta devrim. Ya sonrası …
Bizi nasıl bir dünyaya hazırlıyorlar?
1948 yılında yazılmış bu roman günümüze nasıl ışık tutabilir. Yazar o günün koşulları ile nasıl bunları yazabilir. Kitabı soluksuz okurken bir anda durup düşüneceksiniz.
Bu hikayenin sonunu size anlatmayacağım sürpriz bir sonla bitiyor.
Elbette bir komplo teorisyeni ya da kitap eleştirmeni değilim. Ancak çok önce okuduğum bu güzel kitabın ilgi çekici konusunu ve yazarını tanıtmak istedim.
Bu kitap ile ilgili ne zaman konu açılsa, tüm gerçekliğimi kaybedip kitabın yazarı olan George Orwell’in, bir zaman yolcusu olduğunu düşünürüm. Yoksa 75 yıl önce yazılan bu romanın başka bir açıklaması olamaz.
Size naçizane önerim kitabı okuduktan sonra şu an dijital bir kanalda yayınlanan BODIES dizisine bir göz atın. 1948 yılında yazılan bu hikaye, 2023 yılındaki yapımlara nasıl konu olduğunu şaşkınlıkla göreceksiniz.
Sağlıkla Kalın.
Melike Gücümen
Zaman Yolcusu Orwell
Yorumlar
Takım | O | Av | P |
---|
Şamp. Ligi
UEFA
Düşme Hattı
Takım | O | Av | P |
---|
Şamp. Ligi
UEFA
Düşme Hattı
Takım | O | Av | P |
---|
Şamp. Ligi
UEFA
Düşme Hattı
Takım | O | Av | P |
---|
Şamp. Ligi
UEFA
Düşme Hattı
Takım | O | Av | P |
---|
Şamp. Ligi
UEFA
Düşme Hattı