Hayatta en zor şey değişmek ya da değiştirmektir. Bir şeyleri değiştirmek isteyenler hep değişimi dışarıda aramışlardır. Maalesef değişmesi gereken dışarısı değil içerisidir. Çünkü değişme isteği insanın iç alemine ait bir ihtiyaçtır. İnsanoğlu mükemmel, kusursuz ve olağanüstü bir varlıktır. Maalesef fıtratı gereği bu üstünlük, insanoğlunda kibir ve gaflet uyandırıyor. Kendisinin değişime muhtaç olmadığına inanıyor. Değişimin dışarıda olması gerektiğini düşünüyor. Kibir ene ve gaflet boşluğuna düşüyor. Elinden tutan olmazsa boğulması an meselesi. Tıpkı dünyanın seyrini değiştirmek isteyip de o boşlukta boğulan milyarlarca insan gibi.
Aslında değişmeyi başarmış olsaydı değiştirmeyi de başarmış olacaktı. Bunu şu hakikatle değerlendirelim: Suyu dalgalandırmak isteyen bir taşı düşünelim. Taşı suya attığımızda taşın oluşturduğu dalga etkisi su ile taşın en yakın olduğu (0-sıfır) noktasından başlar. Yani merkezden çevreye doğru gider. Suyu dalgalandırmak isteyen bir taş öncelikle kendini suya atmalıdır ki ilk dalga oluşsun. Evet her şey ilk dalganın oluşmasıyla hayat bulacaktır. Tıpkı bu hakikat gibi insanoğlu da değişime önce kendisinden başlamalıdır.