Bir önceki yazımda Türkiye’deki İletişim Fakültesi mezunlarının istihdamındaki problemler hakkında kısa bir giriş yapmıştım. Şimdi kaldığım yerden konuları biraz daha açarak anlatmaya çalışacağım. 
Türkiye’de mevcut olan İletişim Fakültelerinde –tabii ki fakültelere göre farklılık gösterebiliyor- birçok uygulamalı ders bulunuyor. Bu noktada uygulamalı derslerin içeriği, düzeyi ve niteliğinin yeterliliği maalesef tartışma konusu. İletişim sektörü hızla gelişiyor ve değişiyor. Buna bağlı olarak, fakültelerde gösterilen uygulamalı derslerin sektördeki gelişme ve değişimlere paralel olması gerekmektedir. 
Sektörün fakültelerle ilgili şikayeti de tam olarak burada aslında. İletişim fakültelerinde öğrencilere gösterilen uygulamalı derslerin, mezun olan öğrencilerin mevcut sektörde maalesef ki ek bir eğitim almadan çalışmalarına yetecek düzeyde değil. Özellikle de İletişim Fakültesi öğrencilerine staj olanaklarının artırılması bu bağlamda gerçekten çok önemli. Çünkü İletişim Fakültelerinde –fakülteye göre değişkenlik göstermekle birlikte- genellikle zorunlu staj değil, isteğe bağlı staj var ve bundan dolayı da sektördeki birçok kuruluş zorunlu olmadığı için öğrencinin stajını kabul etmiyor. Bu da doğal olarak öğrencinin sektörde pratik yapıp tecrübe kazanmasını engelliyor.
İletişim Fakültesi mezunlarının istihdamına ilişkin problemin bir diğer önemli kısmını ise medya sektörü oluşturuyor. Sektör yeterli iş üretemediği sürece, fakültelerin nitelikli eleman yetiştirmeleri tek başına maalesef yeterli olmuyor ki bu mezunlar arasında gerçekten iyi yetişmiş, nitelikli mezunların da istihdam problemiyle karşı karşıya gelmeleri sektördeki problemi net bir şekilde gösteriyor aslında. Öte taraftan medya, yalnızca iletişim fakültesi mezunlarının değil bambaşka sahalarda eğitim görmüş olan kişilere de açık. Bundan dolayı iletişim fakültesinden mezun olan genç mezunların özellikle ulusal medyada istihdamı tam anlamıyla çok büyük bir sıkıntı haline geliyor doğal olarak. 
Tüm bunlara bağlı olarak sektördeki son derece kısıtlı olan istihdamın, yükseköğretim görmüş kişilerin maddi-manevi her anlamda, umutlarını karşılayabilecek düzeyde olmadığı maalesef bir gerçek.