2022 yılın son günlerini yaşarken geride küresel ölçekte küçülmenin yaşandığı siyasi ve askeri risklerin finansal piyasalarda şok etkiler yarattığı bir yıl bırakmış olacağız. Küresel çapta artan enflasyon ülkeleri farklı tutumlar izlemeye sevk ederken, ekonomideki söylem ve beklentilerin değişmesine neden olmuştur. 2022 yılının ilk başında İktisat bilimi çevrelerince sık, sık dile getirilen döngüsel ekonomi, karbon 0 ekonomi vurgusu ve Almanya başta olmak üzere birçok AB ülkesin katı kurallar getirecek olması, Rusya-Ukrayna savaşıyla geri plana alınmış oldu. Fransa ve İngiltere nükleer santrallerini arttırma kararı aldı. Birçok AB ülkesi yeşil ekonomi için planladığı bütçeyi silahlanmaya harcamak zorunda kaldı. Yarının dünya ekonomisi hakkında konuşmak her geçen gün dahada zorlaşıyor. Yeni birlikler, Asya’nın hızla yükselişi, Uluslararası ilişkilerde yaşanan krizler belirsizliği her geçen gün dahada arttırıyor.

 

 

2023 yılında nelerin yaşanacağını şimdiden net bir şekilde söylemek hata olur. Ancak elimizdeki verilerden faydalanarak gelecek yıl hakkında tahminlerde bulunabiliriz. Ankara’da 24 saat uzundur deyimi artık dünya ekonomisi içinde geçerlidir diyebiliriz. IMF nin 2023 dünya ekonomisi raporundan yola çıkarak şunları söyleyebiliriz;

 

Enflasyonu baskılamak için yapılan faiz arttırımına paralel olarak enflasyonda ve büyümede düşüş yaşanması, faiz arttığı için borçlanmanında maliyeti artmış olduğu için mal ve hizmetlere olan talep azalacağından dolayı emtia ve metal fiyatlarında düşüş, Brent petrol fiyatlarındaysa gerileme devam edecektir. Brent petrol fiyatlarında ve emtia fiyatlarında düşüşün yaşanmasından kaynaklı merkez bankalarının faiz arttırımını yavaşlatma ihtimali vardır. 2023 yılında işsizlikte artış, ticaret hacimlerindeyse düşüş beklenmektedir. İşsizlikteki artışın nedeni enflasyonu düşürmek için faiz arttırımıyla ekonomin yavaşlatılmasıdır. Enflasyonu düşürmenin maliyeti işsizlikte artış olarak yansıyacaktır.

 

 

2023 yılı Türkiye için seçim yılı olacağı için, yıllardır alışık olduğumuz seçim ekonomisi planları uygulamaya alınacaktır. Enflasyonun artış hızının düşeceği, büyümede gerileme yaşanacağı ve bunun neticesinde de cari açıktaki farkın 2022  yılına göre biraz daha azalacağı tahmin edilmektedir. Enflasyon ve faiz arasındaki tutarsızlık paradan kaçış sürecini hızlandırmaktadır. Reel faizin %-12 olması  mudilerin bankalara mevduat yatırmasını önlemektedir. Mevduatın faize yatırılması  tasarrufun erimesine neden olacaktır. Döviz ve altına da yönelmek enflasyona karşı koruyucu bir seçenek değildir. Döviz  üzerinde oluşturulan baskı liberal ekonomide oyunun kurallara göre oynanmasını önlemektedir. Buda cds primini arttırarak yabancı yatırımcının gelmesini zorlaştırmaktadır. Yüksek enflasyon dönemlerinde ulusal paradan rezerv paraya kaçış arttığı için, bunu önlemek adına döviz mevduat sahipleri üzerinde baskı oluşturularak, dışarıdan döviz gelmediği için ve cari açığın yüksek olmasından dolayı, yurtiçi yerleşiklerin dövizlerine müdahale edilmektedir. Finansal baskıyla yurtiçi yerleşiklerin dövize yönelmesi önlenmeye çalışılırken, enflasyona karşı döviz ve kıymetli madende yönelmek, istenilen sonucu vermemektedir. Bunun sonucu olarak tasarruf sahipleri gayrimenkul ve mal alımlarına ve yine aynı şekilde borsaya yönelmektedir. Tasarruflarını korumak isteyen bireyler mala yöneldiği için mal fiyatlarında ve borsada balonlar oluşmaya başlamıştır. Küçük tasarruf sahipleri enflasyon korunmak için stok yapma yoluna gitmiştir. Faiz ve dövize gitmeyen para konut, mal ve borsaya yönelerek burada beklenmeyen fiyat artışlarına neden olmuştur. Birçok dünya ülkesi enflasyonu dizginlemek için mal ve hizmetlere olan talebi azaltmaya çalışırken, Türkiye reel faizi negatif hale getirerek ve dövize yönelmeyi engelleyerek, yüksek enflasyon ortamında mal ve hizmetlere olan talebi dahada arttırmış bu durum enflasyonu dahada arttırmıştır. Yabancı yatırımcının borsaya olan ilgisi azalırken büyük tasarruf sahipleri bu dönemde borsadan ciddi boyutlarda kazanç elde etmiştir. Yüksek enflasyon dönemlerinde ulusal parayı elde tutmanın maliyeti refah kaybı olacağı için bireyler zorunlu olarak yeni tasarruf araçlarına yönelmiştir. Oluşan fiyat balonlarının ters etki yaratması durumunda tasarruf sahiplerinin tasarrufları anaparasıyla birlikte yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır. Kindelberg’ in deyimiyle cinnet, panik. kırılma sürecini yaşama ihtimali göz ardı edilmemelidir.