Ekonomi  yapısı gereği bir tercihler bilimidir. Her tercihin bir sonucu vardır. Nasıl ki bir hasta hastalığına iyi gelecek bir ilacı içerse fayda göreceği gibi, kötü gelecek ilacı içtiği takdirde durumu dahada kötüleşecekse ekonomide alınan karalar rasyonel olmazsa toplum bunun bedelini refah kaybı olarak ödemek zorunda kalır. Bundan dolayı ekonomide bir politika oluştururken ön amaç- ara amaç- nihai amaç sıralaması yapılır. Nihai amaca ulaşana dek karşılaşılabilecek olası durumlar dikkate alınır.

 

2023 yılı ilk çeyreğinde yaşanan deprem ve hemen ardından seçimlerin olacak olması kamu harcamalarının kontrolsüzce yapılmasına neden olmuştu. Kamu mali disiplininden verilen büyük tavizler bugün vatandaşın cebine vergi olarak yansıdı. TCMB’nin  seçim sonrası ilk ppk toplantısında  piyasa beklentilerinin altında faiz artırması  ve hazine yönetimininde kurları serbest bırakması kurların artmasına neden oldu. Baz etkisinden düşüşe geçen enflasyon kurların artması ve ilave vergilerden dolayı yeni zirveleri test edecek.

 

Yüksek enflasyon ortamında kamu gelirlerini bütçe harcamalarını kısarak değil  vergiyle karşılamaya çalışmak, işsizliği beraberinde getirirken aynı zamanda resesyon riskini doğurur. Buna istinaden TCMB çok yüksek faiz artışlarına gitmeyecektir. Ekonomi yönetiminin şu ana kadar yaptığı açıklamaların hiçbirisi bir program değil, geleceğe ilişkin temennilerdir. Her faiz artışı beraberinde büyümenin yavaşlaması ve işsizliğin artışı anlamına geleceği için  ekonomi yönetimi sıcak para arayışına girmiş durumdadır. Zira enflasyonla vergiler beraber artarsa bu Türkiye’nin slumpflasyona sürüklenmesine neden olur. Bu iktisat biliminde en istenmeyen durumlardan birisidir. Körfez ülkelerinin yatırımcısı hazırı satın alarak yatırım yapmayı tercih eder ve dövizini en yüksekten bozmak ister. Türkiye’ye körfez bölgesinden sıcak para gelecekse bu ülkeler  yüksek kur isteyeceklerdir. Sıcak paranın girmesi için oluşacak yüksek kur maliyetleri artıracak buda tekrar enflasyonu ve işsizliği arttıracaktır.

 

Türkiye tüketerek büyüyen bir ülke olduğu için uzun vadede yüksek faizle gidemez. Yüksek enflasyon ortamında vergilerin artması gelir dağılımında adaletsizliği arttırmaktadır. Artan asgari ücret maliyetler içinde emeğin maliyetini giderek arttırmaktadır. Emeğin üretimdeki payını teknolojiyle ikame etmek isteyen firmalar ise kredilerin yüksek olmasından dolayı bunu başaramamaktadır. Bankalara ise kaynak kompozisyonuna ve buna bağlı fonlama maliyetine göre hareket etmek düşüyor. Bu süreçte yüksek faizli kredilerde seçici şekilde verilecek. Ancak büyümenin devamlılığını sağlamak için kredi koşulları bazen gevşetilecek bazen sıkılaştırılacaktır.

 

Seçim sonrası oluşan tablo bize şunu göstermektedir. Yeni ekonomi yönetimi piyasaya olumlu mesaj vererek beklentileri değiştirerek enflasyonu kontrol altına almaya çalışmaktadır. Önceliği büyümeye verip uzun vadeli sıcak para girişleriyle piyasayı domine ederek işsizliğin artmasını önlemeye çalışacaktır. Yüksek vergi artışları ve kamu tasarruflarıyla da bütçe dengesini sağlamaya çalışacaktır. Kısacası enflasyon göstermelik faiz artışı veya makro ihtiyati tedbirlerden ziyade baz etkisiyle orta vadede düşüş gösterecektir.