Sosyal medyaya bakıyorum da işçiye, memura, emekliye peş peşe yapılan düşük oranlı ve yetersiz kalan her zamdan sonra bir eleştiri yağmuru başlıyor.

Bu eleştiriler "Biz demiştik" diye başlıyor "AKP'ye oy verdiniz, işte bedeli, daha beter olun" diye devam ediyor.

Bu durumu kısa ve öz yazılarla paylaşan da var, uzun uzun anlatıp sinirlerini boşaltan da...

AKP'ye oy veren özellikle alt sosyoekonomik düzeydeki insanlara, halk arasındaki tabirle fakirlere küfür etmeye kadar varan bu eleştirileri yapanlar sözde aklıselim insanlar.

Oysa her ne kadar aklıselim olsalar da aklıbaşında değiller; neden mi?

Öncelikle seçmeni küçümsemek ve aşağılamak demokratik toplumlara veya demokrasi ile yönetilmek isteyen halklara uygun bir davranış değildir.

Çoğulcu demokrasilerde halkın çoğunluğunun oyunu alan partiler iktidara gelir ve kendi programına, amacına, vizyonuna uygun olarak ülkeyi yönetir.

Halkın cahil, fakir, eğri, doğru olması bu gerçeği değiştirmez, herkesin bir oyu vardır ve belki de kelimenin tam anlamıyla eşit oldukları tek yer sandık başıdır.

Türkiye'de her siyasi düşüncenin bir kitlesi ve bu kitleyi temsil eden bir veya iki tane de siyasi partisi vardır, yani hangi partinin ne oranda oy alacağı aşağı yukarı bellidir.

Hani denir ya, CHP'nin yüzde 25 oyu var, bu kolay kolay değişmez diye, işte aynı durum MHP ve HDP gibi ideolojik partilerin tamamı için de geçerlidir.

Tüm bunların yanında ülkemizin kararsızları vardır ki, bu gruptakilerin apolitik olduğu düşünülür ve oylarına da yüzergezer oylar denir, ne yazık ki oranları çoğu ideolojik partiden yüksektir, her seçim döneminde kendilerini yüzde 10 ile 20 arasında gösterirler.

AKP iktidarı bu kitleyi çok iyi keşfetmiştir, çok güzel de organize etmiştir, ne istedilerse de vermiştir ve vermektedir.

İlk yıllarda AKP'ye yakın işinsanlarının yönetimlerinde bulunduğu hayır dernekleri aracılığı ile, daha sonra daha kurumsal ve hatta resmi kurum ve kuruluşlar eliyle  il il, köy köy belirlenen ve fişlenen bu kitleye aynı ve nakdi yardımlar yağmaktadır.

Başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere Büyükşehir ve diğer Belediyelerin Sosyal İşler Müdürlükleri, Valilik ve Kaymakamlıkların Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, Uluslararası ve Ulusal Yardım Dernekleri olanca güçlerini bu binlercesi varoşlarda yaşayan, çoğu işsiz, üretim dışı, vasıfsız, asosyal, apolitik, hazıra alışmış veya alıştırılmış, tamamen tüketen kitleyi yaşatmak için kullanmaktadır.

Bu kitleye her ay devasa gıda paketleri, ek olarak gıdakart, her kış tonlarca odun, kömür, dini bayramlarda et, milli bayramlarda giyim, özel gün ve haftalarda toplu yemek, toplu sünnet, toplu gezi, zarara uğramış çiftçinin çuvalla patates, soğanı, daha akla hayale gelmeyecek hediyeler ve para yardımları gani gani hibe edilmektedir.

Biraz daha iyi durumda olan, kamuda veya özel sektörde bir işe yerleştirilenlere de yardımlar kısmen sürdürüldüğünden, bu kişilerin maaşları tamamen ellerinde kalmaktadır, yani bu kişiler için asgari ücret ne olmuş, memura yüzde kaç zam gelmiş gibi detaylar önemli değildir.

Bu tür yardımlara tenezzül etmeyen üretken, gururlu, vatansever insanlardan kesilen vergilerle, havaya atılan çay paketlerine bile pike yapan tüketken, kaygısız, vatana zerre faydası olmayan kişilerin beslenme sanatı tamamen AKP iktidarının projesidir ve bu proje ile her seçimi kazanıyor olması şaşılacak bir olay da değildir.

Sosyal hizmetlerin deformasyona uğratılarak bilimdışı kullanılmasına göz yumanlar arasında ne yazık ki profesörlük ve bakanlık mertebesine oturtulmuş meslektaşlarımız da bulunuyor.

Ve kimseden bir ses çıkmıyor.