Günümüzde aldığımız gıdaların doğal olup olmadığına şüpheyle yaklaşıyoruz. Kimimiz yakın çevresinde güvenilir bulduğu kişilerden alışveriş yaparken kimimiz bu kadar şanslı olamayabiliyor. Marketlerde, avm lerde aldığımız ürünlerin büyük çoğunluğu işlenmiş gıda olarak bize geliyor. Özellikle palm yağı gibi insan sağlığına zararlı olan yağlar işlenmiş gıdalarda sıklıkla rastlanılmakta. İçeresinde gereğinden fazla zararlı besin değeri bulunduran gıdalar günümüz dünyasında milyonlarca insanın obeziteyle mücadelesini zorunlu kılıyor. Hepimizin bildiği gibi gereğinden fazla kilo insan sağlığı için nasıl tehdit oluşturuyorsa bunun bir benzeride ekonomiler için geçerlidir. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde aşırı büyüme ekonominin yapısına zarar verebilmektedir.


Ekonomik büyüme oranı ikinci çeyrekte yüzde 21.7 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran dünya ortalamasının çok üzerindedir. Bu oranı görünce vatandaşın aklına ilk gelen soru büyümeyi biz neden hissetmiyoruz veya bu kadar büyüdüğümüz halde fiyatlar neden sürekli artıyor gibi sorular akıllara gelmektedir.

Bu yaşanan büyümenin en önemli sebebi bir önceki yıl verilen ucuz kredilerin yatırıma dönüşmeye başlamasıdır. Grafikte de görüldüğü gibi gayri safi yurt içi hasılada sanayinin aldığı pay artmıştır. Şu an 2011 sonrası en yüksek yatırım döneminin içeresindeyiz. Fakat bu büyüme rakamlarının fiyat artışı (enflasyon) , ithalat ve gelir dağılımında dengenin bozulmasına neden olmuştur. Kurlar arttığı zaman ithal girdilerinde fiyatı artmaktadır. Bunu ÜFE rakamlarından görebiliyoruz.. yeni açıklanan üretici fiyat endeksi %45.52 olarak gerçekleşmiştir. Tüketici fiyat endeksi ile üretici fiyat endeksi arsındaki fark 20 puanın üzerindedir. Bunun iki sebebi olabilir. Birincisi tüketicinin alım gücü düştüğünden üretici maliyet artışını fiyata yansıtamamış olabilir. İkincisi tüketici fiyatlarındaki yansıma tam olarak gösterilmiyor olabilir.


Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin yüksek bir büyüme göstermesinin bir diğer olumsuz durumu ithalattaki artıştır. İhracat 208.4 milyar dolarla tarihimizin en yüksek rakamlarına ulaşırken ithalatta 255 milyar dolarla rekora ulaşmıştır. Türkiye’nin üretim yapabilmesi için yaklaşık % 45 oranında ithalat yapması gerekmektedir. Büyüme arttıkça otomatik olarak ithalatta artmakta buda cari açığın artmasına neden olmaktadır.

Büyümenin bir diğer sonucu gelir dağılımında dengenin bozulması olmuştur.

Tabloda görüldüğü gibi gelir dizeyi en yüksek olan %20 lik kesim toplam gelirin %47.5 i oranında pay almaktadır. Büyümede yaşanan refah artışı toplumun dar bir kesimine yansıdığı açıktır.