Erkek erkil kültürün kök salıp dal budak sarması için oluşturulan deyimler silsilesi var. Bugünlerde gündemi oluşturan iki ana kitlesel olay mevcut. Biri uluslararası boyuta ulaşan Mahsa Amini vakası bir diğeri ulusal ahlâkî çöküntü yaşamamıza sebebiyet veren Onur Şener vakası. Ülkeler değişse de zihniyet değişmediği sürece yaşanan üzücü olaylar değişmeyecek. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı kendini tamda bu noktada gösterir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemiş, gelişim evresinin sadece kabuğunu görüp içselleştirememiş bütün ulusların temel sorunudur. Toplumsal gelişmenin kendini gösterebilmesi için bireysel gelişimin tamamlanması gerekir. Erk savaşı temel olarak burada başlar. Bağnaz, yobaz ve gelenekselci olduğunu öne sürenler biat ister. Sorgusuz sualsiz tam sadakat ile bağlılık ister. Eleştirel düşünceye tahammülleri yoktur. Yenilik karşıtı olduklarını söylemekten imtina ile kaçınıp yenilikte ihmal yolunu tercih ederler. Kendilerine karşı olumsuz hiçbir cümleye tahammülleri yoktur. Karşısındaki bireyi aşağılayıcı ve alçaltıcı tavırlar ile yıldırma yoluna giderler. Kendi özgürlük alanlarını korumak ve genişletmek adına başkalarinin özgürlük alanlarını yok etmekten cekinmeyen insanlar ne yazık başkalarını katlederek gündeme gelir. Bugünlerde en çok sorulan soru, biz ne ara bu noktaya geldik? Bu noktaya toplumsal olarak zemin hazırladık. Gerekli kanun ve yönetmelikler çıkmadı. Kanunlar yetersiz kaldı. Dahası insanlara kendi düşünceleri etrafında birleştirip farklı düşünenleri soyutladilar. Birleşen toksik enerjiler ne yazıktır masumları cezalandırdı. Müzisyen Onur Şener’in insanların içini titreten görüntüsü ailesi ve çocukları ile olan sıcak bağı oldu. İnsanları ihtiyaç duyduğu o sıcak samimiyet, baba şefkatini onun bakışlarında, fotoğraflarında buldular. Toplumsal olarak geçtiğimiz bu sınavda ne yazık başarısız olduk.