Bir kafede tek başına oturan insanları hiç izlediniz mi? Kimisi kitap okur, kimisi dışarıyı izler kimisi ise öylece boş boş durur ve sadece bekler…
Bazen düşünürüz acaba otururken birini mi bekliyor diye. Beklediği bir kişi değildir belki; beklediği, kendi içine dönmenin sessizliğidir. O anlarda kalabalığın ortasında bile yalnızdır insan. Ama bu yalnızlık öyle gürültülü bir boşluk değil; aksine, sakin, kabullenilmiş bir duruştur.
Modern hayat hep bir “birlikte ol” baskısı kurar üzerimize. Sosyalleş, paylaş, konuş, gül… Ama bazen insanın en çok ihtiyacı olan şey, kimseyle paylaşmadan içtiği bir kahvedir. Sorgusuzca, yargısızca, sessizce.
Yalnız kalmak, eksiklik değil; çoğu zaman bir tamamlanma halidir. Kahvenin yanına konulan bir kurabiye değil, içsel bir huzurdur aslında. Çünkü insan en çok kendini dinleyince iyileşir.