Bir yangının küllerini nereye savurup götürdü bu rüzgar? Soğuğu çarptığında içimi titreten, yüzümde donuk bir ifade bırakan yağmur.. Akıntısına kapılıp giden tüm bu şehrin pislikleri nereye varıyordu diye düşünmeden duramadım. Gözlerimizden akıp giden yaşlar da yağmur damlaları gibi içimizdeki üzüntüyü alıp gidiyordu birer birer.  Hissedebildiklerimiz kadar yaşıyor, unutamadıklarımız kadar ölüyoruz. Kalbimde iyiliğini taşıdığım, sarıp sarmalayıp sandıklara kapattığım hatıralarım. Ağlayarak geldiğimiz dünyada gülmeyi becerebilmek ne de büyük zorlukmuş meğer. Zorunluluk ve sorumluluklar bir gölge gibi ensemizde iz sürerken her şeyden kaçma düşüncesi en mantıklısı gibi gelir bizlere. Kendimden kaçtığım bu yolda kendimle karşılaştım. Her yolun sonu yine kendimize çıktığında affetmenin duvarlarını yıkmak için aradığımız gücü kalbimizde buluruz. Vardığımız nokta miladımız olsaydı mutluluğa ulaşabilmek sandığımız kadar kolay olabilir miydi?