Geceleri oturup düşündüğümüzde içimizde koca bir boşluk oluşması uzun yılların getirisidir. Ertelediğimiz her acı gün gelir tüm hıncıyla yüreğimize vurur. İçimizde bizi yiyip bitiren bir canavar var sanırız. Mutlu anların portresini çizmeye yetmez benim boyalarım. Siyaha çalan gri tonlarındadır. Yaşamak bir kör kuyudur, merdiveni dayadığımız umuttur. Beklemek de bir kaçıştır zaman zaman. Unutmak tek çare gibi görünse de hatırladığımız kadar yaşarız. Sakladıklarımız gün gibi aydınlandığında geriye bizden öte hiçbir şey kalmamıştır. Silahın namlusunda geçmişimiz ve tek gözle nişan aldığımız uzunca bir geleceğimiz var. Tek gözümüzü kapatmadan bakamıyoruz gelecek günlere içimizde hep bir korku, şüphe. Akrep ve yelkovan birbirini kovalarken günler, aylar, mevsimler geçiyor. Soğuk kış günlerinde bazen ellerimiz kadar kalplerimiz de üşüyor. Biz samimiyete hasret, bu devre küskün olanlarız. Sırtımızda insanlığın yükü, elimizde bir terazi dün ve bugünü tartıyoruz. Terazinin iki kefesi arasındaki dengesizliğin boyutu kayıplarımıza işaret ediyor. Her şeye tanık olmasak bile biz hissettiğimiz kadar yaşıyoruz. 

Sevgili okurlarım; dilimizden dökülemeyenler ve paylaşamadığımız duygularımız gün gelir ait olduğu yere döner. Bizi kendimize yabancılaştıran her şeyden uzak durmalı ve mahcubiyetimizi bir kenarıya bırakmalıyız. Hepinize nice aydınlar günler dilerim, sağlıcakla kalın...