Son yıllarda ülkemize hatırı sayılır göç olmakta. Bu göçlerde Afganistan başı çekmekte devam ediyor. Mülteci ya da sığınmacı değilsin. Zorunlu nedenlerle göç etmek zorunda kalıyorsun.  Göçün bürokratik açıdan yasal sınırları, yasa dışı formlarını bizim alenen bilmemiz zor görünüyor. Zira yasal yollarla gelen kadar yasa dışı yollarla gelinip, trans geçiş alanı olarak kullanılan coğrafik yapıya sahibiz.
Neredeyse her şehirde Afgan sokaklarına rastlamak mümkün. Ne yazık ki çarpık kentleşme kendini bu alanlarda su yüzüne çıkarıyor. Kenar mahalleler yaşam standartları gereği düşük ücretli kişilerin kısa paslaşmalarının yaşandığı kontrol noktası oluyor. 
Afganlar neden ülkesini terk ediyor?
Afganistan ile ilgili birçok gerçek kabul edilmese de orada gerçek bir zülüm var. Kadınlar bu durumdan pasif olarak en çok etkilenen cinsiyet eşitsizliğine maruz kalan kısım oluyor. 
Aktif olarak hiçbir hakkın yoksa pasif olarak sana biçilen değere boyun eğmek durumunda kalırsın. Dünya ülkelerinin hepsi için geçerli olan bir durumdur.  Talabani yönetiminin  bu kadar acımasız ve kadınlara karşı bu denli cinsiyet ayrımlıcılığı yapmasının temel nedeni din. Din’in kendilerine verdiğine inandıkları  yönetim biçimi. Dinin yorumlanma  şekli kadınlar üzerinde erkeklerin hakları yüceltilirken kadına korkuyla yaşama hakkı tanınıyor. 
Kadınlar korkuyor, korku ile yaşamaktansa ülkesinden kaçmayı tercih ediyorlar. Açık bir şekilde savaş olmuyor fakat ülke gündeminden de buradakilerin  haberi olmuyor. Afganistan da sansürlü bir yaşam olduğu için izin verilen ölçüde haber kanallarına iktidar yönetiminin aleyhine olmayacak şekilde haberler  sunuluyor.
Talabani yönetimi eskisine nazaran yönetim şekillerini daha özgürlükçü göstermeye çalışsa da ülkede sade vatandaş buna inanmıyor. Korku en çok kadınlar üzerinde hissediliyor ki bunda da haksız değiller. Sağlıktan, eğitimden, yönetime katılma hakkının olmadığı hangi vaade inanır ki insan?
Dini yorumlama biçimi değil, Dinbazlıkla yönetimi tekelinde bulundurmanın savaşıdır Afganistan. Ülkemizde ve dünyada göç sayısı her geçen gün arttıkça ülke içinde ırkçılığa varan davranışlar artmaktadır. Göç, sığınmacı, mülteci, gelme biçimleri farklı olsa da yerleşme biçimleri aynıdır. Bibirinin içine enjekte olarak büyüyen ülkelerin geleceği asimile olmaya mahkumdur.
Adı olmayan kadının hakkı olmaz, hak olmayan yerde adalet konuşulmaz. Hak, adalet yoksa din işe yaramaz.  İşe yaramayan bir dinden ancak çıkar ve menfaat söz edilebilir.