ABD Merkez bankası FED son toplantısında piyasaların beklentileri dahilinde 50 baz puanlık faiz artırımına gitti. Bu kararla 22 yıl sonra ilk defa bu denli faiz artırımı ABD de görülmüş oldu. ABD’de ve tüm dünyada görülen enflasyon ABD özelinde FED’i sıkılaştırıcı para politikası uygulamaya itti.


FED’in önümüzdeki aylardaki toplantılarda faiz arttırmaya devam edeceği mesajları dünyada küresel bir stagflasyon yaşanıyormu sorusunu akıllara getirdi. Stagflasyon enflasyon ve durgunluğun aynı anda yaşanmasıdır. Bir ülke ekonomisi enflasyon olgusu yaşarken aynı süreçte ülke ekonomisi büyümüyorsa stagflasyondan bahsedebiliriz. Bir ülke stagflasyonda ise bir tercih yapmak zorundadır. Ya ekonomiyi büyütecektir yada enflasyonla mücadele edecektir. İkisini aynı anda gerçekleştirmek mümkün değildir. Zira ekonomi bir tercihler bilimidir. ABD ve İngiltere merkez bankaları atıkları adımlarla enflasyonla mücadele edeceklerini tüm dünyaya bildirmiş oldular.


Alınan bu sıkılaştırıcı politikalar dünya ekonomisi üzerinde yavaşlatıcı bir etki yaratması büyük bir ihtimaldir. Ancak enflasyon sadece merkez bankalarının alacağı kararlarla düşürülemez. Alınan parasal kararların mali uygulamalarla desteklenmesi elzemdir. Enflasyon sadece parasal baskıyla dizginlenmek istenirse kısa vadeli çözüm üretilmiş olacaktır. Covid-19 pandemi süreciyle birlikte dünya genelinde çoğu ülke sübvansiyonlarını arttırdı. Gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler, güçlü bir mali altyapıya sahip olmadıkları için bu sübvansiyonu emisyon veya borçlanma yoluyla karşılamaya gittiler. Bu durum ülkelerin mali kırılganlıklarını arttırdı. Mali kırılganlığı artan ülkeler sadece parasal ve finansal enstrümanlarla enflasyonu dizginleyemezler.


ABD ve İngiltere merkez bankalarının aldıkları karar Türkiye üzerinde orta ve uzun vadede olumsuz etkilere neden olacaktır. Her geçen yıl ülke içinde yabancı sermaye çıkışının hızla arttığı Türkiye bu alınan kararlarla sıcak paraya ulaşma konusunda sıkıntılar çekmesi yüksek bir ihtimaldir. Devletin döviz cinsinden %8 gibi çok yüksek faizle borçlanması Türkiye ekonomisinin kırılganlığını ortaya koymaktadır. CDS piriminin 600 puanı aşması ülke içindeki yerli firmaların dışardan döviz cinsinden borçlanmasını zorlaştırmaktadır. Kamu ve merkez bankasının 250 milyar usd olan borcu yurtiçindeki yatırımların yapılmasını geciktirmekte ve ayrıca  enflasyonun %70 seviyesinde olduğu bir noktada memur-işçi kesimine yeterli zamların yapılamayacağını göstermektedir. Reel faizlerin negatif olarak diplerde olduğu bir noktada uygulanacak para politikası enflasyon üzerinde hiçbir etki yaratamayacaktır. Kamunun borcunun hızla artarak gsyih nın %42 sini oluşturduğu bir ortamda maliye politikalarının etkili olup olmayacağını önümüzdeki süreçte hep birlikte izleyip göreceğiz.