Sevgili Okurlarım,   
     10.07.2023 Perşembe günü Manisa’mız YUNUSEMRE Belediye Başkanı Dr. Mehmet Çerçi tarafından kazandırılan (YUNUSPARK) güzide park içerisinde, MANİSA Sivil Toplum Kuruluşlarının kullana açık olan, İRFAN MECLİSİ Salonu “MUHARREM AYI ve KERBALA” Konulu toplantıya ev sahipliği yaptı.
     Toplantıyı Manisa YUNUSEMRE’DE Kurulmuş olan AZERBAYCAN KÜLTÜR EVİ DERNEĞİ ve AYYILDIZ EHLİBEYT CAMİİ DERNEĞİ ev sahipliği yaptı. Sohbetin Moderatör’lük görevini Manisa emekli Kültür Müdürü, araştırmacı Şair ve Yazar Müslüm OĞUZ yaparken, Muharrem ayı, Kerbela ve Hz. Hüseyin konusunda açıklamalarının arkasından, AY YILDIZ CAMMİİ’NDEN Hacı Ahunt Göksal ATALAY tarafından  farklı açıklamalar yapıldı;  
   Toplantının Konusuna geçilmeden önce, Hacı Ahunt Göksal ATALAY,  “Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde 6 Ordu mensubumuzun, bölücü terör örgütü mensuplarının taciz ateşi sonucu Piyade Teğmen Fatih Uğur Altınbaş ve 5 arkadaşları şehit oldu diyerek, "Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda, hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralılarımıza da acil şifalar dileriz." İfadelerine yer verirken, gerek vatan uğrunda gerekse İslamiyet uğrunda kanları daha kurumayan Şehitlerimizin acıları unutulmamaktadır.” Dedi.
     “ İşte Muharrem ayının özelliği, Hicri takvime göre muharrem ayının 10'uncu günü Aşure Günü olarak kabul edilmesinin yegane sebebi, Peygamber Efendimizin”  “Cennet gençlerinin efendisi” olarak buyurduğu torunu Hz. Hüseyin  Kûfe halkının daveti üzerine beraberindeki Peygamber efendimizin soyunun son temsilcileri ile gittiği Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ'da kamp kurdular. Yezid'in valisi İbn-i Ziyad, 30 bin kişilik ordu kampın etrafını sardılar. Kuşatma altında kalan Hz. Hüseyin’in oğlu Ali Asgar henüz altı aylıktı ve hastaydı ve susuzluktan ölmek üzereydi. Hz. Hüseyin oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına çıktı. Hasta yavrusuna bir yudum su vermelerini istedi. Yezidin emri üzerine ordu saldırarak kadın, çocuk ve yaşlı demeden kılıçtan geçirdi. Hz. Hüseyin’in kafası kılıçla kesildikten sonra, Hz. Hüseyin'in Kafası mızrağa takıldı ve Şehrin etrafında gezdirilerek, ahaliye gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alınarak, yarı çıplak halde bırakıldı. Hz. Hüseyin Peygamber efendimizin gözünün nuru “Kerbelâ'da”  şehit edilmişti. Hz. Hüseyin’in cesedi, Ubeydullah bin Ziyad'ın emri üzerine vahşice,  atlara çiğnetildi. Beraberindeki, 72 taraftaeının cesedleri El-Gadiriye köylüleri tarafından ertesi gün defnedile bildi.
    İslam tarihinin kara lekesi ve en hazin olaylarından biri olan Kerbelâ Soykırımı faciası böylece türetilmiş oldu. O baka, bu günün insanlık tarihi ile Müslümanların zihin ve hafızalarında asırlardır silinemez oldu.
   Bu soykırım faciasını;  Kerbela'dan Kufe'ye ve Kufe'den Şam'a yapılan yolculuklarda anlatmışlardır. 
       Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş,  yazılı açıklamasın da,  Hicri 61 yılının 10 Muharrem'inde "müminleri asırlardır derin bir hüzne boğan hadisesi’nin yaşandığını aktaran Erbaş, "1384 yıl önce bugün, Yürekleri ehlibeyit muhabbetiyle dolu müminler için Hz. Hüseyin sevgisinin ayrı bir yeri olduğuna işaret eden Kerbelâ olayıdır.  Ali Erbaş, Kerbelâ’yı  doğru okumak ve anlamak için Hz. Hüseyin'i iyi tanımak gerektiğini, Hz. Hüseyin'in, Kur'an ve sünneti hayatına rehber edinmiş, hak ve hakikat yolunda mücadele ederek bu uğurda şehit olmuş mümtaz bir şahsiyet olduğunu kaydediyor. “Bu duygu ve düşüncelerle başta Hz. Hüseyin ve Kerbelâ mazlumları olmak üzere asrısaadetten günümüze kadar din, iman, vatan ve mukaddesat uğrunda fedayı can eden bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum. Muharrem ayının ve Aşure Günü'nün birliğimizi, kardeşliğimizi pekiştirmeye vesile olmasını, Müslümanların huzur, barış ve güven içerisinde bir hayat yaşamasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum." Diyor.  
    İrfan Meclisinde Katılımcılar tarafından, pür dikkat dinlenen AY YILDIZ CAMİİ Ahund (ilimi bilgilere sahip İmamı) Hacı Göksal Atalay, “Günümüzde yapılan Aşure tatlısını bu anlatılanların ışığı ile karıştırmak yanlıştır diyerek; Hele Hz. Âdem'in işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edilmesi, Hz. İdris'in canlı olarak göğe yükseltilmesi, Hz. Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması, Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması,  Hz. Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,  Hz. Eyyub'un hastalıklarının iyileşmesi, Hz. Musa'nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavun'dan kurtarması, Hz. Yunus'un balığın karnından çıkması, Hz. İsa'nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesi ve Hz. Muahmmed'in Mekke'den Medine'ye hicreti dolayısıyla tatlı şeklinde dağıtılması yanlıştır. Bu anlatılanlar, yalan, yalan külliyen yalan vallahi de billahi de yalan” diyor. 
        Buradan yola çıktığımızda, kafamızda oluşan soru işaretleri bizleri düşünme potasına sokmaktadır. Hz. İbrahim'in, Hz. Nuh'un, Hz. İbrahim'in,  Hz. Yakup'un, Hz. Eyyub'un, Hz. Musa'nın, Hz. Yunus'un ve Hz. İsa'nın ümmeti olanlardan kimler Aşure tatlısı yaparak geleneksel dağıtım yapıyorlarmı? bilenimiz var mı?    Bu aşure vakasını üzerini örtmek, eritmek ve gölgelemek için yapılan bir zihniyet projesidir. En yakınlarımız öldüklerinde veya Şehit olduklarında neden Aşure dağıtmıyoruz, Helva ve ihsan yemeği dağıtıyoruz? Bu da ayrı bir soru olarak hafızalarımıza yerleşmektedir. O gün Hz. Hüseyin’i Küfe’ye davet edip, kapılarını kapatarak hasta çocuğa dahş su verme cesaretinden yoksun olan “KÜFE KAÇKINLARI” da Yezit misali Hz. Hüseyin’in katilleri sayılarak nahlet okunmaktadır.
       Ayrıca Muharrem ayında Mevlidi Şerif okutulmaktadır. Bilindiği üzere, Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i 60 yaşında yazdığı ve eserin 1409 (H.812) senesinde bittiği, en eski olarak bilinen nüshasında mevcut bir beyte istinâd devam etmektedir. Peygamberimiz, Mevlüdü Şerif Hz. Muhammed AS.m için Yazılan bir methiyedir. Süleyman Çelebi’in 1422 (H.825) senesinde vefât ettiği ve Mevlid-i Şerif Günümüze kadar sürmektedir. İslam alemin de yalnızca ülkemizde okutulmaktadır.
"Ölmeyüb Îsâ göğe bulduğu yol / Ümmetinden olmak için idi ol." Beytini söyledikten sonra, Resûlullah efendimizin fazîletlerini şöyle îzâh etmiştir:
     "Dahî hem Mûsâ elindeki asâ / Oldu O'nun izzetine ejderhâ.
     Çok temennî kıldılar Hak'dan bunlar / Kim Muhammed ümmetinden olalar.
Gerçi kim bunlar dahî mürsel durur / Lâkin Ahmed efdâl-ü-ekmel durur.
Zîrâ efdalliğe ol elyak durur / Ânı öyle bilmeyen ahmak durur."diyor.
      ''sürçü lisan ettiysek affola''
         Sağlıklı yaşayın, sağlıcakla kalın.